kesintili de olsa üç yılı aşkındır forumları okuyor arada bir de yazıyorum.
üç tip kalem gördüm, en azı, örgütsel bir sorumlulukla yazanlar. diğeri, devrimci bir sorumlulukla yazanlar, en çoğu da, serbest kalemler.
üçünü birden ve daha çok ikisini birden de yapanlar oluyor. ben ekseriyet ikisini birden yapanlardan biriyim. bilgi alma konusunda da yararlandım, bilmediğim işime yarar şeylere denk geldiğim de oluyor. ama tavır değişikliğini çok az gördüm. o kadar az ki, tavır değişikliği olmuyor desem yeridir.
özellikle gençlerde, onca cehalete rağmen dediğim dedik durumu hakim. bu kötü bir durum.
benim kuşağım böyle olsaydı, o zamanın koşulları da dikkate alınırsa, hiç bi şey öğrenemeden öylece kalırdı.
en katı kadronun dahi iknaya açık olması normaliteydi.
ilk mektebi dahi okuyup bitirip diplomayı almadan kendini mezun saymayanların, ordaki 8 yıla dayananların, devrimcilik söz konusu olduğu zaman, örgütsüz ve eğitimsiz olmalarına rağmen
kendilerini yeterli saymaları, şu son iki jenerasyonun kronik pejmurde halinin berbat iç halidir.
eğitim öğretimin diğer adı talim ve terbiyedir. görünen o ki ne talim yapılıyor, ne de devrimci bir terbiye ediniliyor.
hal böyle olunca, geriye politik ağırlığı olan örgütlenmelerin _ ki bir tarafında devlet vardır diğer tarafında pkk, başkada bir politik ağırlık söz konusu değildir _ yaydıkları kanaatler ve aldıkları tutumlar bu son iki jenerasyonda etkilidir.
geriye doğru bakacak olursak, bu iki kuşak 15-30 yaş aralığındadır. 12 eylül işleyişinden başka bir şey tanımadılar. pkk den hariç etkili bir devrimci örgüt görmediler. devletin kürt meselesinden hariç bir açmazıyla muhatap olmadılar. kürdistanda yaşamayanları, sıkı yönetim, örfi idare, olağanüstü koşul ne demek bilmiyor. küfretmek için bile kürt demenin cezasıyla muhatap olmadılar. akılları erdi ereli mecliste pkk yanlısı vekiller var. kendileri dinlemese bile etraflarında kürtçe müzik dinleyenler var.
tdh ne meyilli olanları etkisiz dahası güçsüzlüğü kabullenmiş haldeler. 78 kuşağı dedikleri jenerasyonda hiç olmayan bir durumdu bu.
kürdistandaki yada kuzey kürdistandaki gençler ise, pkk nin güçsüz ve etkisiz halini hiç bilmiyorlar. diyarbakırda kimseye izinsiz bir adım attırmayan özgürlük yolunu hiç tanımadılar. onlara göre leyla zana pkk liydi, pkk lidir. türk solu ise pkk düşmanıdır.
bu cenahta değişim belgelidir. değişimin ayyuka çıkmış sembolleri vardır. eskiden türkiye devrimci hareketi dahi denmezdi. kısaca devrimciler denirdi. öbürlerine ise kürt solu denirdi.
kürt solu denilenler ise, diğerlerine türk solu diyemezdi. hadlerine mi düşmüş ki böyle birşey söyleyebilsinler.
dev-yol u sıkıştırdınız mı, hemen duyardınız :
sizin sayınız kadar bizim şehidimiz var. sizin merminiz kadar, bizim silahımız var.
büyük olmanın böyle bir avantajı vardı. muhatabına, yaaa dedittirirdi.
devyolun yanında devede kulak kalan dev-sol yani bugünki parti-cephe, azmışım öbürleri çokmuş demez, asıldı mı silahına:
titre oligarşi dev-sol geliyor derdi. her kes kendi çapında iddialıydı. mitinge kaç kişiyle katıldığınla değil, kaç yeri denetimin altına aldığınla ölçülürdün.
devrimci bir örgüt, bir yeri denetimi altına aldı mı, değil it kopek, diğer örgütler bile, genel gücüne bakmadan o yerde, hakim olanın kurallarına uyardı. çünki işler sokak sokak , mahalle mahalleydi. biri bir yerde hakim olmuşsa, diğerleri izinsiz ne gazete satabilir ne de bildiri dağıtabilirdi. genellikle de hır çıkmazdı.
tüm bunlardan ötürüdür ki, yayın organlarında, örgütler birbirine ağzına geleni saymazdı.
ne var ki, kürt solu dedikleri örgütler gene bu konularda garibandılar. tdh ne ağır laf etmedikleri halde, kendilerine her türlü laf reva görülürdü. bu hiç değişmedi. ama başka bir çok şey değişti.
tdh, artık boyunu eskisi ölçmüyor. medya savunma alanları tdh nin aşabileceği ölçekde değil.
şehitlerinin sayısı, pkk ile mukayese edilebilecek durumda değil, silah ve silahlı eylem ölçüye vurulabilecek gibi değil, muhatabını seferber etme konusunda kimse ağzını açabilecek durumda değil, bırakın kürt solu deyip aşağılamaya kalkmayı, dünyanın hiç bir yerinde olmamış olan bir şeyi yaptılar, örgütlü oldukları ülkenin adını, örgütlerinin adından çıkardılar.
zannedersiniz bu coğrafyanın değil, dünyanın örgütü yani enternasyonal merkezi. uzak memleketlerde adları anılsa yanına türkiye diye ilave edilmeye muhtaçlar.
bu işin sol tarafı. bunun bir de sağı var. onların kendilerini izah tarzları artık çok kolay, sadece anti-kürt sonra kürt işi cozutunca da anti-pkk, yakında, şahin pkk, güvercin pkk ayrımı çıkacak.
hele şu son çırpınma bir sonuçlansın, ondan sonra, aleni muhatap pkk olacak.
bunları niçin anlattım:
1- pkk komünleri yayacak, şu an, komünler esas olarak, kuzey kürdistanla sınırlı olacak. giderek kürdistanda bir model haline gelir. pkk nin bunu yapacak gücü var. bağırta bağırtada olsa, bu gerçekleşecek.
2- pkk, tdh ne komün konusunda yol verecek. destek atacak. tc metropolleri esas alınarak ikinci bir komün atağı gerçekleşecek. borgaya göre, komünler derinleşecek, üzerinde çok konuşulacak, ama mazlumu saracak.
3- işe yaramayan örgütlerin işe yaramak isteyen kadroları, bu komün atağına omuz verecek. pkk, biz kürdistanla sınırlıyız diye, komün konusunda ısrar ediyor. bunun iki sebebi var:
a ) komünler pkk ye göre gelgeç değil. mazlum halkın örgütlü varoluş biçimi. bu anlamıyla yaşatılmaya ve dahası cümle saldırılara karşı, komünler kendini korur hale gelene dek yani kendi savunma mekanizmalarını oluşturana dek, silah dahil korunmaya muhtaç.
b )
ba : tc ye yayılmış bir komün ortamı ise, salt pkk yada salt kürdi olarak kalırsa, devlet bunlara karşı sivil kadrolar üretmekte zorlanmaz.
bb : türk solu ise müzmin/kronik anti-pkk liği yüzünden işi anti-kürtlüğe vardırarak komünlere kadro vermez. kendi de kurmaz. atıl kalır.
4- pkk, ister ağlayarak, ister memnun olarak, ister kıskana kıskana, ister küfrede küfrede de olsa, kabul edilmelidir ki, var oluş ve sürdürüş şekliyle, kürdistanı aşan, mazluma elle tutulur kurtuluş imkanları yaratan ve bunları teorize eden önder bir harekettir. gid gide bir kurtuluş odağı/mihrakı haline gelmektedir.
4a ) bu durumdan ötürü, tüm dünya egemenliği rahatsızdır. harekete dönük manüplasyon ihtiyacı içindedir. alçaklar bu konuda bahtsızdır. çünki, pkk bilinen ve alışılmış değildir. pan-zehirleri bu nedenle üretilmiş ve hazır değildir. her iki-üç yılda bir, egemenliğin yiyip yutamayacağı, içselleştiremeyeceği yeni bir hal-durum-örgütlenme yaratıyor.
4 aa ) abdullah öcalanın öldürülmesi pkk ye büyük güç katar, ama yakalanıp esir alınması bitmesi imkansız görünen pkk yi manüplasyona açar.
koskoca egemenliğin bulduğu çare buydu. bu da onların çözüm güçleri hakkında ilgililerde bir kanaat oluşturmalı.
4ab ) vejin ve benzeri hırtlıklar, bu planın takviyeleriydi. bu da egemenliğin b planı hakkında ilgililere bilgi olsun.
4b ) dünya egemenliği tecrübelerinden menkuldür. ne eksik ne fazla.
5- bir umulmayan, beklenilmeyen daha gerekiyor ; bu da tdh nin kadrolarının, mevcut kabuklarını kırarak çatlatarak, bu özgürlük ve kurtuluş davasına, haysiyetli katılımlarıdır.
burada iş, pkk ye değil, namus vicdan ve adalet duygusuna sahip ve şehitlerinin son sözlerine, döğüşerek ölürüz şiarlarına bağlı devrimcilerin omuzlarında yüklüdür.
mazlumun kurtuşunun sesi, kürtçe olarak çıkıyor. bu sese katılma zamanıdır.
türkiye devrimci hareketinin neferleri, şu rezil dünyanın pespaye hayatının gündelik emirlerinden değil, 6 mayıs şafaklarından, kızılderede tan vaktinde, vartiniğin mezralarında kan içinde doğdu.
türkiye devrimci hareketinin neferleri, haysiyetsiz değildir, vicdansız değildir, vefasız hiç değildir. ne asalakları silkeledi bu neferler. bizim harcımız, isyandır. ölümlerle zulme karşı sıkılmış kurşunlarla, nice fedalarla karılmıştır. yok öyle, ruhunu devlete ve kemale satmış hempaların emrine uymak, zaman, neferi saran saltanat kabuklarını kırma zamanıdır.