bahane aramayalım ve çözüm üretelim. bunun için hayatın sesini dinleyelim. ondan "tözün özünü" yakalayalım. yani hem içinde olup hem de dışından bakabilelim. her şeyi bildiğimizi iddia etmeyelim. hayatın yeşil renkleri, sıcak pratik yani, çok değerlidir; ona içinde yer alıp da dışından bakan ve devrimci ipuçları çıkarabilenler için. ben çok yararlanıyorum.
"taraf" olmadan bakınca her şey çok açık. o kadar açık ki, bazen gözlerim kamaşıyor. herkes neden göremiyor diye şaşırıyorum. hayatın içinde gerçekten de kelimelerin kendisinden ve gerçek ve de asıl anlamlarından öte, pratik anlamları, ses tonumuz ve vücut hareketlerimizle birlikte hayat alfabesiyle bambaşka bir anlam ifade ediyor. insanlar günlük yaşamda böyle anlaşıyor ve böyle sürüp gidiyor hayat.
ben girince ordan içeri, şaşkınlıkla, inanılmaz biçimde önümün açıldığını, diğer bazı insanlar girince ise anında kapandığını görüyorum. hayat beni neden alıyor içine de, haramileri almıyor. bir ben mi biliyorum "açıl susam açıl" demesini?
kalpleri kırmadan, kafa göz paralamadan yürümek, gelini ezmeden, itmeden, kızını da hırpalamadan aynı dilde anlaşmak neden insanlarımızın pek çoğu için imkansıza yakın zorlukta, anlamıyorum.