devrimciler zavallı değildir.

#1
Devrimcilik kimsenin tekelinde değildir.
Kimin Devrimci olduğunun kararını,yaşamın şaşmaz pratiği verir.
O nedenle kendini Devrimci olarak tanımlayanların,önce likle Devrimciliğin temel özelliklerinden biri olan alçak gönüllülüğü elden bırakmaması gerekir.


veda arkadaş vaktiyle bunu yazmış. ben de buna dair:

devamlı alçak gönüllü olanı, alçakdan ayırmak pek mümkün değildir. o nedenle büyüklerimiz demiş ki, hep mütevazi olma, öyle sanırlar.

mütevazilik devrimciliğin temel özellikleri arasında değildir. örgütsüz devrimcilik, kişinin imkanları dahilinde değildir. mütevazi bir örgüt ise, acizliğe denk gelir.

iyi bir özelliktir diye bilinen yada zannedilen herşeyi devrimcinin üzerine yüklemek yada yüklemeye kalkışmak, düstursuzluğun emaresidir, yani moda dille söylersek, ilkesizliğin işaretidir.

veda arkadaş, kısacık yazısında ne dese bir gariblik ortaya çıkıyor.
yaşamın pratiği ikilemesinden oluşan kavram da problemli. tatbik-i hayat der eskiler, yani, hayata geçirmek, yaşama yani pratiğine uyarlamak. buradaki pratik zaten yaşamın kendisidir. devrimci literatürde bu şekilde geçiyor. hem yaşam hem pratik denilip yeni bir kavram üretilmiyor.

halbuki, düşünmeden konuşmaktansa, konuşmadan düşünmek evladır. buna rağmen borga tevazü göstersin de derdini anlatamayanın derdini yine de anlamaya çalışsın.

kimin devrimci olduğunu zaman gösterir demek istiyor galiba veda arkadaş. bununla beraber yaşamın şaşmaz bir pratiği varsa, - bu ifade her ne kadar amorf olsa da - ve özellikle de şaşmaz birşeyse, o vakit, devrimci irade ve bu iradenin yaşam yani pratik üzerindeki rolü nasıl izah edilecek.


bunu yazmışım. kendisi, cevaben:

Megalomanyasını,yazı larında kendini üçüncü tekil şahıs gibi göstererek açık eden,(.............. ....bu kısım editlenmiş, ne demiş bilmiyorum.) Beni garebetle niteleyen,önce kendi garebetini görecek.
YAŞAMIN ŞAŞMAZ PRATİĞİNDE,her seferinde yadsınanların gösterdiği hezeyanı aslında doğal karşılamak gerekiyor.


bunu yazmış. ben de cevaben:

veda arkadaş bu ne hiddet bu celal. sana alçak demedim, alçak olup olmadığını bilmediğim hiç kimseye de böyle bir şey söylemem. seni garabetle nitelemedim. yazdığın yazıdaki kavramlarda gariplik var bunu vurguladım.

megalomanlar kendilerini, çaplarından daha fazla zanneden ve bunu etraflarına yansıtanlara denir. borga çapını ve haddini bilenlerdendir.

kendini üçüncü ...
diye girdiğin cümlede de kriz var. borga büyüklerinden öğrendi bunca zaman. bu yöntem de devrimcilere leninden mirastır. bildiğim kadarıyla lenin akıl sağlığı bozuk biri değildir.

borga bir kişi değil, bir kollektif hafızadır. şahsım bunu hasbelkader de olsa dillendirendir.

bunca teorik karmaşanın içinde hayata yani yeşil olana vurgu yapmak ve şu konjoktürel yani sanal dedikleri zeminde, griyi yani, teoriye dair olanı geriye almak, hayatı şahit tutmak, gördüğü yürüyen her topluluğa şapka çıkararak şen olasınız, uğurlar olsun demeye benzer. meğer ki, o topluluk cenaze alayıymış.

borga şahsi münakaşaya girmez, şahısların yazdıklarına desteği de eleştirisi de ilgili olan umuma dönüktür. hafıza-ı beşer şaşar, dil sürçer ama kollektif hafıza ve akıl bireyden fazladır. bu manada şaşmaz.

devrimciler alçak gönüllü olur ve bu temel özelliktir, bu senin önermen. borga da diyor ki, hayır devrimcilerin temel özellikler içinde alçak gönüllülük yoktur. sonra da umuma sebebini anlatıyor, veda arkadaştan umuma yazılan bu önermenin zararını engellemeye çalışıyor. devrimcilik süreklilik içerir. eğer bu temel özellik onlarda olsaydı sürekli olmak zorunda olurdu, o zaman da, sürekli alçak gönüllü olanlar alçaklardan ayrılamazdı.
bu itiraz, devrimciliğe bunu atfetmemek gerekirin kısa dibacesidir. bu, sözkonusu önermenin sahibine alçak demek hiç değildir.

umulur ki, bu kısım, bu vurgularla bu sefer doğru anlaşılır.

gelelim ısrarlı çalakalem ve sorumsuzca yazma işine.

YAŞAMIN ŞAŞMAZ PRATİĞİNDE,her seferinde yadsınanların gösterdiği hezeyanı aslında doğal karşılamak gerekiyor.

yaşamın şaşmaz pratiği üçleme kavramı, ne somutundan ne de soyutlama yaparak açıklanabilecek bir duruma denk gelmez. ama veda arkadaşın, devrimci önderlerce bağlanmış literatüre rağmen ısrarı kendi bileceği bir şey. literatürümüzde böyle bir üçlemeden oluşan bir kavram mevcut değildir. komünist ihtilalciler buna itiraz eder ve borgaya göre de böyle bir kavrama ihtiyaç yoktur. bu şahsi bir kullanım olarak yorumlanmalı.

yaşamın asla ve hiç şaşmayan ve üstelik belli bir süreçle de sınırlanmayan pratiğinin, bir özelliği daha veda arkadaş tarafından vurgulanıyor. anlaşılan bu yaşamın şaşmaz pratiği denilen şeyin, volantririk de bir özelliği var. ki, hem de her seferinde yadsıma yönünde bir irade koyuyor. o bu iradeyi koyunca da, yadsıdıkları her ne ise, işte o şeylerde bir hezeyan yani paranoyaya sebep oluyor.

yazar bu hezeyanın doğal karşılanmasını tavsiye ettiğine göre, yadsıma yönünde irade koyma işinin dışından bir özneye, yani bireye veya kendine işaret etmiş oluyor. nihayet o olağanüstü yaşamın şaşmaz pratiği denen iradenin dışında bir şeye, bireye de olsa, bir fiili yüklemiş oluyor, doğal karşılama fiili.

fakat bunu yani doğal karşılama işini önermediği ise, yine yazdığı sorumsuzca bir kelimeyle açığa çıkıyor.
ASLEN. yani bunu tali olarak doğal karşılayanlara demiş oluyor ki, yanlışsınız, bunu taliden asliye çevirin. neden. çünki öyle gerekiyor. gel kör ki, bu gerekçeyi de açıklama ihtiyacında olmadığına göre, oraya niçin, aslen kelimesini koyduğuna dair bir fikri olmadığı kanaatini uyandırıyor okuyana.

devrimcilerin ağzından kelimeler döküle saçıla çıkmaz.
devrimcinin sözü demiri kerter.


bunu yazmışım. sonrada konu başka katılımcılarla sürerken yönetim kilitleme gereği duymuş. o tarih bu tarih ben veda arkadaşı okumuyorum.

bir arkadaşın uyarısı üzerine, "Sosyalistforum’un yasal sorumlusuna iki dava birden." isimli konunun 32. yazısını okudum.

veda arkadaş, benim açımdan bir forum arkadaşı, kendisini tanımam bilmem. gençler hariç, kelimeleri rast gele dizenleri bir iki okur sonrada bi daha ilgilenmem. doğrudur yanlıştır. iddia etmem ama şahsi tavrım budur. gençler ne yazsa okumaya gayret ederim ama yaşını başını almışlara böyle bir tavrım vardır.

"alıştık artık" sözü, erken ve/veya çabuk alışkanlık izi taşıyor. beni ilgilendirmez.

...Bakıyorum,konuya ilgili ilgiğsiz,herkes müdahil olmaya başladı.
Hatta birileri çıkıp,kuru gürültü,devrimcilik dersi vermeye kalktı.
İçinde bulunduğu psikolojik rahatsızlığın bir tezahürü olarak,dünyayanın merkezini,kendisi sanan bu zavallının hezeyanlarına alıştık artık.
O nedenle herkes haddini bilsin.
Üzerine vazife olmayan konularda,ahkam kesmeyi bıraksın!
Kişileri yağdanlık olmakla suçlayanların,önce dönüp aynaya bakmaları,onlar için daha hayırlı olur.
veda

burada bi takım laflar var. tesbit ihtiva ediyor. ama bi laf var ki, sıkıntı veriyor borgaya.

ZAVALLI.

borga, veda arkadaşın yazılarına göz atmaya karar verdi ve gördü ki, veda arkadaş ilk bakışta zararsız biri. hatta açtığı konularla - sol platform diye bir sitede buldum yazılarını ve enternasyonal forumda da yazıları var - faydalı olmaya çalışıyor.

böyle birisi borgaya neden itiraz eder. borga kimliği sır olmayan tabiri caizse, devletçe de milletçe de bilinen bir devrimci. o halde veda arkadaşın derdi ne.

borga gördü ki, veda arkadaş, bir manipülatör. ve borgayı da tanıyor. borga onu tanımasa da. inceden inceye oraya buraya serpiştirdiği görüşler ve onları yaymaya çalışan odak/mihrakla kesintisiz 11 yıl uğraştı borga. 2000 yılının başında da iflahları kesildi. ama en azından veda arkadaşın şahsında, forumlar üzerinden iddiaları kesilmemiş. görünen o.

birinci tavsiye, veda arkadaş, dahil olduğun avane bilir, bilmiyorsan sen de bilmiş ol ki, bir daha onlar devrimci kadroların arasına giremeyecekler. sığınacak tek yer olarak prk yi buldular. borga ve çevresinin prk yi ne hale getirdiği de ilgilerince bilinendir. işte o haline razı olduğu için yani zararsız bulduğu için borga, onlara prk kapısı açıldı.

ikinci tavsiye, devrimcilerin halkın sinesinde yer etmiş itibarına ve güvenine saldırma. saf rolü oynama. bu 98 sonundaki son çırpınışıydı o avanenin. sana önceki yazıda duyurdum,
" borga bir kişi değil, bir kollektif hafızadır. şahsım bunu hasbelkader de olsa dillendirendir. " sizin devrimcilere gücünüz yetmez.

iki de bir birilerine bana devrimcilik dersi verme diyorsun. bunu sanaldan diyorsun. ama rüştüne dair tek laf etmiyorsun. devrimciler kimliklerini, fikirlerini, eylemlerini değil, ilişkilerini gizli tutarlar. sen devrimcileri zavallı sanmaya devam et ve hayallerinle yaşa, o senin bileceğin iş, ama, devrimciye zavallı diyeceğin zaman, kimliğini açacaksın, neden mi :

devrimcilere saldırı iki koldan olur. biri alenen karşı cepheden gelir. hiç itirazımız olmaz.
diğeri içerden gelir. devrimci kadroların arasına dalarlar ve devrimcilerin halkın sinesinde yer etmiş itibarlarına saldırırlar. sinsidirler. ben dedim diyemezler ekseriyet. duydum derler.

bakalım ne demiş veda arkadaş:

İçinde bulunduğu psikolojik rahatsızlığın bir tezahürü olarak,dünyayanın merkezini,kendisi sanan bu zavallının hezeyanlarına alıştık artık.

ne zaman alıştınız. ve özellikle ne zaman çoğul olarak alıştınız. "onlar tek kişidir." dediğiniz yıllardan kalma bi alışkanlık olmasın. " bize durduk yere saldırdılar, biz ne yaptık ki " diye ağladığınız ortam ve yıllardan kalmış olmasın. bu hezeyan lafı, durduk yere saldırma lafının yerine mi geçti sanal ortamda.

" dünyanın merkezi, devrimcilerdir. leninist bolşevik bildiğini okur, kulakları gayrısına kapalıdır " cümlesi aklına gelmiş olmasın bu merkez iddiasında. çünki forumlardaki borga mahlasından bu sonuca varamazsın. çünki forumlarda borga, reformistlere karşı devrimci ve silahlı hareketleri ayrım gözetmeksizin savunur. leninist bolşevizmi dayatmaz. dolayısıyla bu sonuca forumlar üzerinden varamazsın.

" Hatta birileri çıkıp,kuru gürültü,devrimcilik dersi vermeye kalktı. "

diyelim ki borgayı ısrarla şahıs olarak ele alıyorsun. amenna. borga nerde kuru sıkı silah kullanmış ki, sanalda da kuru gürültü çıkarsın. borga ve onun gibi şahıslar devrimciler adına konuşamıyacak da kim konuşacak.

borga, sıktığı kurşunun hesabını mı vermemiş. borga işkencede mi çözülmüş. yahut çözülmemişse bile, şubelerde pısmış sadece susmuş mu. borga mahkemelerde, devrimciyim ve bu düzeni yerle bir edeceğiz demekten sarf-ı nazar mı etmiş. ben ettim siz etmeyin mi demiş.

devrimcilerin yaşıma uygun her eylemi benim sayılır diyememiş mi. demiş de kayıtlara mı geçirtmemiş.

borganın mapusda götü başı mı oynamış. toplam 363 gün a. grevi etmiş de, ağlamış sızlamış mı. tek tip elbise dayatılınca, önce kefendir deyip sonra üstüne mi giymiş.

veda arkadaş, borga mapusta çözülmüş birine, bana şu tuzluğu uzatsana mı demiş. ne yapmış, kimle uzlaşmış. devrimciyle mi, reformistle mi. yeminliyle mi, çözülmüşle mi. gerillayla mı, tırşikle mi. kimle uzlaşmış da ZAVALLI olmuş.

haa, diyorsan ki, bedensel bir acz içindesin - doğrudur bişe diyemem - o nedenle de zavallısın, o zamanda bilmelisin ki, benim ahım benle sınırlı değildir ve yerde kalmaz.

" Kişileri yağdanlık olmakla suçlayanların,önce dönüp aynaya bakmaları,onlar için daha hayırlı olur. "

bu nasıl bir cümle. borga yada borga gibiler kime yağdanlık yapmış. kendine gel.

ben namı diğer ali haydar yaman. bileği titremeyen adam. başım dik, alnım açık. devlet de bilir millet de.
senin titrin devrimcilere saldırmaya yetmez.
ya kimliğini açıklarsın, ya da cirlavuk olduğunu kabul edersin.
 
#2
Ne o Borga !
Bu celal niye!
Sen açık kimliğini açıklıyabilirsin!
Demek ki deşifre olmuşsun.
Sistem seni bir tehdit olarak algılamıyor veya sistemle bir şekilde uzlaşmışsınki ,kimliğini açıklıyorsun.
Boşa bekleme,benden kimlik açıklamamı!
Sana tavsiyem,en kısa zamanda acil psikolojik tedavi görmen.
Yazdığın her satırda megalomanyanın izlerini bulmak olası!
"Ben namı değer Ali Haydar Yaman"
Hani mahalle kabadayıları vardır ya,kafaları çekince nara atarlar!
Aynen onlar gibisin Ali Haydar Efendi!
Demek Namı-Değer!
Ünvanlı "DEVRİMCİ" yide ilk defa işitiyorum.
Apolet de istermisin Borga!
Devrimciler,bu büyük kavgada birer SIRA NEFERİDİR.
Biz öyle öğrendik büyüklerimizden!
ZAVALLI BORGA,ne diyeyim,benden sana acil şifalar!
BELKİDE YAŞAMIN ŞAŞMAZ PRATİĞİ SANA BİR YOL GÖSTERİR.
veda
 
#3
devrimciyle lafazanı karıştırdığın gibi, kabadayılarla sarhoşları da birbirine karıştırmışsın.
sarhoş narası ciddiye alınmaz çünki narası boştur yani sarhoştur. kabadayı ise, narasıyla meydan okur.

mesela gizli kabadayılık olmaz. tıpkı, yerüstünde kisveye ihtiyaç duymayan ve bunu reddeden bolşevikler gibi, kabadayılar da alenidir. neyse o. bolşevikler, yerüstünde, sendikacı, emekçi, parlamenter, gazeteci vb bürnükleri giymeden ve reddederek,
yeraltını açık açık ve lafı dolandırmadan temsil ederler. tıpkı kabadayılar gibi. bu nedenle akıllı değillerdir. nesnelliğe aykırı bu durumu kabul ederler. bolşevizm de nesnel bir olgu değildir. bolşevikler anormaldir. yani bolşevizm normal aklın dışından gelişir. delicedir. fütursuzdur.. vurup şehid edebilirsin ama sindiremezsin. yerüstünde böyle delicesine, devrimcilerin kabadayı takımını temsil edersen yani bolşevik olursan, bu işi tek başına götüremezsin. bu nedenle, bolşevikler yer üstünde bir militan, yer altında iki militan daha tutar ve üçü bir kişi eder.

bolşeviklik zahmetli iştir. yerüstündeki bolşevik alenidir. cirlavuğa göre ise, gizlenmediğine göre ya bir tehdit değildir düşmana, - sistem diyor - yada sistemle bir şekilde uzlaşmış.

demek ki deşifre olmuşsun. bu cümle cirlavuğun hali pür mealini ortaya dökmeye yeter. interneti gizlenebilecek bir ortam saymak bir yana, borga bu cümleyle yetinecek.

fikirler üzerinden devrimcilik, eski hastalıktır, özellikle 30 yıldır kronik bir hastalığa dönmüştür.bolşevik bir yapılanmada, yerüstü militanı, hücrenin bir ayağıdır. onun deşifre olma gibi bir meselesi yoktur. zaten alenen dervimcidir ve doğrudan yani dolaysız olarak yeraltını temsil eder. bolşevik yapılanmada deşifre meselesi sadece hücredeki ara kadroya kimi özel durumlarda da hücredeki örgüt ayağına denk gelir. onlar deşifre olursa yer üstüne geçerler ve yerlerini başkaları alır.

menşeviklerde ise giydikleri bürnük yırtılırsa kimlikleri açığa çıkar. onlar bu kisvenin, bürünmenin bozulmasına deşifre olma derler. tıpkı cirlavuğun dediği gibi.

saklanarak, kisveye bürünerek yani sinerek devrimcilik bolşeviklerde yoktur. bu iş menşevikler ve devrimci menşeviklere has bir iştir.

borga, sine sine gidenler, mazlumun sinesine gidemezler der.
lenin de halk başka türlü siner, devrimciler başka türlü derken, devrimci menşevikleri kasteder. bolşevikler dumada bile sinmezler, doğrudan yeraltını temsil ederler. edemiyorlarsa giderler.

gizli devrimcilik olmaz. devrimciler, amaçlarını, temel görüşlerini, ilkelerini, anlayışlarını ve eylemlerini gizlemeye tenezzül etmezler. onlar sadece ilişkilerini dosttan da düşmandan da gizlerler.
sen sin bakalım cirlavuk efendi. hiç bi soruya cevap verme gel son cümleye takıl. sende lafı bile yok anlaşılan bu işlerin.
bırak kimliğini ifşa etmeyi, kendini feda etmeyen devrimci olamaz. devrimciliği saklambaç oynamayla karıştırmışsın.
 
#4
Borga biliyormusun nsenden iyi CAZGIR olur.
Hani şu yağlı güreş meydanlarında CAZGIRLAR vardır.
İki pehlivan meydana çıktığında CAZGIR bağırır ve pehlivanları takdim eder.
Bir tarafta alemin bileği bükülmez pehlivanı diye....!
Sende öyle yapıyorsun.
Neymiş!
"ben namı diğer ali haydar yaman. bileği titremeyen adam. başım dik, alnım açık. devlet de bilir millet de.
senin titrin devrimcilere saldırmaya yetmez."
Sende bir CAZGIR pehlivanı nasıl tanımlıyorsa, kendini öyle tanımlıyorsun.
Cazgır,Pehlivanı tanımlıyor,sende o kronik ruhsal hastalığın,yani megalomanyan nedeniyle kendini tanımlıyorsun.
Aradaki fark bu!
Bana bak CAZGIR!
Bolşevikleri ağzına alma,o feodal kafan,Bolşevikleri anlamak için yeterli olmaz.
Devrimcilik,mahalle kabadayılığına veya yağlı güreş pehlivanlığına benzemez.
Devrimcilik,kovboyculuk oynamak değildir!
İşçi Snıfının kurtuluşu için senin gibi mahalle kabadayılarına,yağlı güreş pehlivanlarına gereksinmesi yoktur.
İşçi Sınıfının ,yığınlarla bağ kuran,ilmik ilmik onların içersinde örgütlenen,yığınları peşinden koşturan BOLŞEVİKLERE gereksinmesi vardır.
Devrim bir avuç maceraperestin işi değildir
Devrimin,nesnel koşullar oluştuğunda,bu koşullardan devrimci vazife çıkaracak siyasi iradeye ihtiyacı vardır.
Yoksa bunun adı DEVRİM olmaz,DARBE olur.
Sen Blanquistlerle ,Bolşevikleri karıştırıyorsun
Devrim ve DARBE arasındaki, farkı ne yazık ki senin o dumura uğramış beynin algılayamaz.
Burada gizli Devrimcilik yaptığımız yok.
Düşüncelerimizi,açık açık heryerde söylüyoruz.
Ama kimliğimizi gizleyerek.
Kimlik derken,Komünist kimliğimizi değil,Devletin verdiği,adımıza GBT tutulan kimliği.
ANLADINMI CAZGIR!
Sen en iyisi fazla gölge etme,ve kendi megaloman dünyanda KOVBOYCULUK oynamaya devam et.
Burjuvazinin senin gibilerine her zaman ihtiyacı vardır.
veda
 
Son düzenleme:
#5
manüplatörler, devrimci kadroları, devrimden uzaklaştırmak için vardırlar. görevlidirler. sinsidirler. kendileri, devrimci kadrolara, kendilerini görevlendirenler devrimci ortama saldırırlar. organizedirler.

sinme hali devrimciyi bitirir. sinenden devrimci olmaz. sinme ortamı, devrimci ortamla yer değiştirirse, devrimci kaynak kesilir.

sinme ortamı, akıllıların ortamıdır. tarihteki adlarıyla bu ortamı pompalayanlara menşevik denmiştir. ama bu ismi kullanmak şart değildir. sinerek devrimcilik, tarihte, devrimci menşeviklik olarak isimlendirilmiştir. demek ki, sinerek de olsa bir devrimcilik var.

manüplatörler, kademeye girerler. ilk hedef devrimci kadrolardır. devrimci kadrolar, kategorize edersek, tarihteki adlarıyla devrimci menşevik ve bolşevikler olarak ayrılır.

manüplatörler ikisine de saldırırlar.

devrimci menşevik kadrolar nesnel koşulların bağımlısı olan kadrolardır. bu anlamıyla, koşullu devrimcilerdir. manüplatörler, bu hali bolşevikliğe tercih ederler.

kademeye girerler çünki, devrimci menşevizm, koşullara bağlı olduğundan, süreklilik arzetmez. her an, menşevizme ve bolşevizme kayma ihtimalleri vardır. bu anlamıyla devrimci menşevik ortam, melez olarak isimlendirilir. sözgelimi, kimi yerlerde merkezci-melez akımlar tanımını bu yüzden duyarsınız.

bu topraklar devrim topraklarıdır. bunun böyle adlandırılması bir övgü değildir. devrimci örgüt, devrimci öncü olmaksızın devrimci üreten coğrafya anlamına gelir. düşman böylesi toprakların temeline saldırır. bu saldırı, esas olarak organize ve iradidir. fakat düşmanın buna güç yetirecek kadroları yeterli sayıda değildir. bu nedenle, kendini üreten ve borganın otomikroform diye isim uydurduğu, özgün bir duruma ve çalışmaya ihtiyaçları vardır.

otomikroformlar devrimcilerin ortamlarına kurulur. her ortama bir kere kurulur. şu haliyle, mevzularında derinleşme seviyeleri borga tarafından bilinmeyen enternasyonal forum katılımcı ve izleyicilerine bu konuyu izah etmek güçlükler içermektedir. anlaşılmaz olmaktansa, soruldukça sorgulandıkça izaha yönelmek borganın bu konuda şu anki tercihidir.

kabaca söylenecek olursa, otomikroformlar, bulundukları ortamlarda, şiddeti ortadan kaldırmaya çalışan devrim toprağı düşmanı özgün organizasyonlardır. genellikle farklılık göstermezler. stabildirler.

veda arkadaş, bu otomikroformun sanal ortamda da reel dediğiniz ortamda da bir mensubudur. görevli de olabilir, yapısı gereği, otomikroformun kapılmışı da olabilir. aynı işi yapar her halükarda ama aradaki fark da önemlidir.

bolşevikler görevlilerin oyununu bozar ve şiddet karşıtlarını bertaraf ederken şiddet yanlılarını da devrime taraf eder. devrime taraf edilecek olanlar görevliler değil, onlara kapılmış olanlardan çıkar.

mahalle kabadayıları şiddet yanlısıdır. vedanın feodal diye argümanladığı ortamların çoğu şiddet yanlısıdır. gönül ister ki, veda kapılmış olsun. geri alınır, zor değildir, koşulludur.

koşulu, şiddet yanlısı olup olmamasına bağlıdır. bu siyasal şiddet değildir. haklı yada haksız, değer yada değmez konularda, şiddet kullanımını tercih etmiş olup olmamasına bağlıdır.

bolşevik, proletaryayı örgütlemekten, onun içindeki kendine dönük şiddeti devrimci şiddete çevirmeyi anlar. olmayanı örgütleyemessiniz.

batı avrupa proletaryasının şiddetten uzak kesimi sosyalistlerce, şiddete açık kesimi ise, gerek faşistlerce gerekse de baş fahişelikden yayılan dejenere akımlarca örgütlenmektedir. bu böyle olduğu sürece orada devrim olmaz. ister kına gibi un et, ister oya gibi işle, ortamda şiddet yoksa, devrimci şiddet hayaldir. devrimci yoksa, geriye progresizm kalır.

12 eylül, maksadını devrimci kadroların plurize olmasıyla değil, dejenere olmasıyla aşmıştır.

devrim sarhoşlara, sinmişlere, cirlavuklara değil, kabadayılara meftundur.

borga, meşeviklere akıllı, bolşeviklere deli diyor. vedanın sesi çıkmıyor.
borga menşevizm nesnel bir olgudur, bolşevizm nesnellikden bağımsızdır diyor vedanın yine sesi çıkmıyor. ama tıslıyor:

Devrimin,nesnel koşullar oluştuğunda,bu koşullardan devrimci vazife çıkaracak siyasi iradeye ihtiyacı vardır. bu menşevik bir herzedir. bu topraklar bunu yemiyor başka bişey rica edelim.

bolşevik ihtilali de bir darbedir :) ahali kerensky dedi. megoloman lenin ı ıh dedi.

evveli bir yana, en azından 1919 martında dendi ki, tüm dünyada devrimin nesnel koşulları mevcuttur. devrim, çözümü hep gündemde olan acil bir meseledir.

artık burjuvaziye karşı dolaylı eylemler çağı kapanmıştır. çağımız burjuvaziye karşı doğrudan eylem çağıdır.


manüplatörler ne yaptılar. yeniden koşul uydurdular. devrimcileri, gine bi avuç maceracı laflarıyla argümanladılar.

beyleriyle korku salıp, görevlileriyle sinmeyi pompaladılar. bu topraklarda bunu önemli oranda başardılar. 83 de neredeyse galibiyetlerini ilan edeceklerdi. bi kaç rütuş kalmışken, saçlarının herbir teline bir borga kurban olasıca bi avuç maceracı, bozdu bu tabloyu.

naranın atılmadığı ortamlardan savaş narası çıkaramazsınız. silahtan korkulan ortamlardan, gerilla çıkaramazsınız. blanqui der ki, silahsız proletarya bir hiçtir. borga da derki, koskoca avrupa proletaryası koskaca bir hiçtir. çünki otomikroformlar onların artık babalarından kalma malları olmuştur. orda da umut, oraya göçmüş tarihsizlerdedir.
 
#6
Borganın kafası karışık!
Bu karşıklık Borga'nın düşüncelerinede yansımış!
Öylke ki çağ açan,çağ kapayan 17 ekim Borgaya göre DEVRİM değil,DARBE!
Çünkü Borga,süreçteki NESNEL yanı yok sayıyor.
Varsa,yoksa İRADE!
Yani VOLANTARİZM!
Oysa gerek Marks gerekse Lenin her seferinde bu akımı bir SAPMA olarak nitelemiştir.
Marks Blanquistlerle girdiği polemiklerin de yönelttiği eleştirileri bu sapma üzerinden yapmıştır.
Borga çıkar Marks yanılıyordu derse hiç şaşırmam!
Önce Devrim nedir ona bakalım!
Marks Ekonomi Politiğin Eleştirisinde şu tanımı yapar!
""Ulaşmış olduğum ve bir kez ulaşıldıktan sonra incelemelerime kılavuzluk etmiş olan genel sonuç, kısaca şöyle formüle edilebilir: Varlıklarının toplumsal üretiminde, insanlar, aralarında, zorunlu, kendi iradelerine bağlı olmayan belirli ilişkiler kurarlar; bu üretim ilişkileri, onların maddi üretici güçlerinin belirli bir gelişme derecesine tekabül eder. Bu üretim ilişkilerinin tümü, toplumun iktisadi yapısını, belirli toplumsal bilinç şekillerine tekabül eden bir hukuki ve siyasal üstyapının üzerinde yükseldiği somut temeli oluşturur. Maddi hayatın üretim tarzı, genel olarak toplumsal, siyasal ve entelektüel hayat sürecini koşullandırır. İnsanların varlığını belirleyen şey, bilinçleri değildir; tam tersine, onların bilincini belirleyen, toplumsal varlıklarıdır. Gelişmelerinin belli bir aşamasında, toplumun maddi üretici güçleri, o zamana kadar içinde hareket ettikleri mevcut üretim ilişkilerine ya da, bunların hukuki ifadesinden başka bir şey olmayan, mülkiyet ilişkilerine ters düşerler. Üretici güçlerin gelişmesinin biçimleri olan bu ilişkiler, onların engelleri haline gelirler. O zaman bir toplumsal devrim çağı başlar. İktisadi temeldeki değişme, kocaman üstyapıyı, büyük ya da az bir hızla altüst eder. Bu gibi altüst oluşların incelenmesinde, daima, iktisadi üretim koşullarının maddi altüst oluşu ile —ki, bu, bilimsel bakımdan kesin olarak saptanabilir—, hukuki, siyasal, dinsel, artistik ya da felsefi biçimleri, kısaca, insanların bu çatışmanın bilincine vardıkları ve onu sonuna kadar götürdükleri ideolojik şekilleri ayırdetmek gerekir. Nasıl ki, bir kimse hakkında, kendisi için taşıdığı fikre dayanılarak bir hüküm verilmezse, böyle bir altüst oluş dönemi hakkında da, bu dönemin kendi kendini değerlendirmesi gözönünde tutularak, bir hükme varılamaz; tam tersine, bu değerlendirmeleri maddi hayatın çelişkileriyle, toplumsal üretici güçler ile üretim ilişkileri arasındaki çatışmayla açıklamak gerekir."
Devrimler iki bileşenlidir.
Bileşenlerin birisi POLİTİK,diğeri ise TOPLUMSAL dır.
Politik Devrim,Toplumsal Devrime içkindir.
Politik Devrim,Toplumsal Devrimin önünü açan,bir alt üst oluş,bir sıçrama,bir moment anıdır.
Toplumsal Devrim ise,Bir toplumsal formasyondan,diğerine geçişin tamamlanmasıdır.
Yani birisi uzun bir süreçidiğeri ise bu süreç içersinde,bu sürecin önündeki engelleri ortadan kaldıran bir sıçrama tahtası.
Bu temel de baktığımızda 17 Ekim Devrimi,Politik bir Devrimdir.
Toplumsal Devrim de nesnellik,üretici güçlerle,üretim ilişkileri arasındaki,birinin,diğerinin gelişiminin önünü tıkamasıdır.
Politik Devrim bu nesnelliği,siyasi irade ile çözer,bu tıkanıklığı giderir.
Politik devrimin olabilmesinin de nesnel koşulları vardır.
Lenin bu nesnjelliği,yukardakilerin artık yönetemez olması,aşşağıdakilerin ise yönetilmek istememesi olarak görür.
Bu durum aynı zamanda DEVRİMCİ DURUM olarak ta nitelenir.
İşte bu Devrimci Durumu ,Devrime çevirecek olan Siyasi İradedir.
Demek ki biz Borganın savladığı gibi,kendimizi NESNELLİK sınırına kapatmıyor,her zaman siyasi iradenin rolünü önemsiyoruz.
Lenin AÇIK AÇIK DEVRİM YIĞINLARIN ESERİDİR demiştir.
Yine aynı Lenin devamla şunları söylemiştir.
"Genel olarak siyasette ve özellikle işçi sınıfı nhareketinde,ancak KİTLESEL etkinliği olanlar ciddiye alınır.
Kitleler olmadan siyaset maceraperest siyasettir"
Bunun en somut örneğini kürt özgürlük hareketinde görüyoruz.
Bugün silahlı mücadeleyi temel alan pek çok sol örgüt var.
Ama burjuvazi için en tehlikelisi KÜRT ÖZGÜRLÜK HAREKETİ.
Çünkü arkasında kitleler var,yığınları peşinden sürüklüyor.
Diğerleri ise Leninin deyimiyle maceraperest siyaset yapıyor.
Borga yine bana bir çok sıfatlar yakıştırmış!
Bunlara yanıt vermeye gerek duymuyorum.
Hani bir söz vardır,kişi kendini nasıl bilirse,başkasınıda öyle görür diye!
veda
 
#7
bi alay herze, isteyen yer.

zairede, maceraperest binbaşı ernesto, kitle diye vedanın isimlendirdiği şeyin sahibi değildi.

bolivyada da değildi.

1907 nisanında, bırak kitle dediğin o şeyi, bolşeviklerin etrafında kadro kalmamıştı. kendi ifadeleriyle bir kaç kişiydiler.

1836 da blanqunin etrafında da bi kaç kişi vardı.

doffar da başlangıçta bi kaç kişiydi gerillalar.

1950 lerin başında angolada da bi avuç ve" kitlesiz " gerilla vardı.

1945 de ho amca kaç kişiyi toplamıştı etrafında. 1940 larda giapın etrafında kim vardı. babası, biraderi, hanımı, hanımının bacısı işkenceyle katledildiğinde akrabası bile kalmamıştı.

bu böyle sürer gider. ne varki, başaranlar kimilerinin aklında kalır. onlara göre artık, che maceracı sayılmaz. ho amca da öyle. bu da böyle sürer gider.

Ama burjuvazi için en tehlikelisi KÜRT ÖZGÜRLÜK HAREKETİ.
Çünkü arkasında kitleler var,yığınları peşinden sürüklüyor.
Diğerleri ise Leninin deyimiyle maceraperest siyaset yapıyor.

ne güzel iş. kitle dediği yığın dediği mazlum halkın güvenini kazanırsan vedaya göre maceracı değilsin. kazanamazsan, imha olursan, sınıftan kopuk vs den öte değilsin. 1979 da kaç kişiydi pkk. 84 de çok mu fazlaydı. bi avuç maceracı değiller miydi. bu hareket yenilir yada ezilir imha olursa, tekrar yola çıkacak olanlar kaç avuç olur sence veda.

markstan alıntı girmiş veda arkadaş. zannedersin, marks, bu devrim işlerinin, devrimciler örgütünün piri. marks ömrü hayatında katı disiplinli denen bi tane örgüte üye oldu. ondan da ihraç edildi. devrim ve devrim yolunda devrimcilerin konumu ve mücadelesini, devrimciler markstan mı öğrenecek. bu fiilen mümkün mü. marks ve engelsin hangi eseri veya eserleri bu konuda devrimcilere yol gösterecek. 1850 lerdeki ocak girişimleri kıymetlidir marks ve engelsin. daha sonra üstüne bi tuğla mı koymuşlar. bize devrimciliği nasıl öğretecekler. ne bu işin teorisi mevcuttur mark ve engelste ne de tekniği.

veda arkadaş, devrimciliği fikirler üzerinden gelişen bir şeymiş gibi empoze etmeye devam ediyor.

devrim, kurtuluş ihtiyacı içinde olan mazlumların yani namı diğer proletaryanın, politik şiddete başvurur hale getirilmesiyle mümkün olur. bu devrimin ön koşuludur. proletarya, okuyarak ve/veya hatmederek öğrenmez. hiç bir şeyi böyle öğrenmez. devrimi de.

görerek yaşayarak ve güvenerek katılır bu işlere.

kimi görecek. bi avuç devrimciyi.

kimle yaşayacak, bi avuç devrimciyle.

kime güvenecek, kavgada sınanmış olan devrimciye.

proleterlerin fikirlere değil, devrimci iradeye itibarı vardır. tarihimiz bunun örnekleriyle doludur.

marks ve engels, blanquistlerle girdikleri tartışmalar döneminde, bi gram örgütsel/politik ağırlığın sahibi değildiler. ancak hariçten gazel okumuşlardır. blanquistler işlerine bakmıştır. blanquist örgütler bu tip tartışmaları yürütmeye müsait değildir. buna yapısı ve muhtevası uymaz. aklı ermez de diyebilirsiniz. gerillalar da bu işlere müsait değildir.

che de böyle şeyleri tartışamaz. giap da. onlar ölü toprağına, hallaç atar gibi girerler. kan dökerler. can alır can verirler. vaka-i normaliyedendir.

isyan etmeyen, başkasını da isyan ettiremez. güzel fikirleriniz sizlerin, kabadayılar devrimcilerin olsun. evladır.
 
#8
Artık alıştık burjuvazinin Marksizme karşı yönelttiği saldırılara.
Burjuvazi bu saldırılarını salt kendi içersinden vermez.
Birde bu saldırıları sol içersine saldığı TURUVA ATLARI aracılığıyla verir.
Yukardaki yazıda bu türden Marksizme yönelmiş bir saldırıdır.
İçinde en ufak bir düşünce kırıntısı bile bulmak olası değildir.
Bunlar BARBARDIR!
Bunlar İLKELDİR!
ÇÜNKÜ BUNLAR DÜŞÜNCEYE DÜŞMANDIRLAR.
Bunlar KAN DÖKMEKTEN beslenirler.
CAN ALMAK,CAN VERMEK bunlar için zorunluluğun ötesinde bir AMAÇTIR.
Bunlar için Devrim,tarihsel süreç içersinde,çelişkilerin bir sonucu olarak maddi üretim koşullarının bir değişimi değil,bir avuç maceraperestin
kahramanlık hikayesidir.
Bu bağlamda da hiç bir bilimselliği yoktur.
Burjuvazi bu tür akımların hep arkasındadır.
Çünkü bu akımları denetim altında tutmak son derece kolaydır.
Başvuracağı provokasyonlar için kullanmak zorunda kalacağı figuranları bulmada ,bunların elinin altında olması her zaman işine gelir.
Marksistlerin bu tür MAFYAVARİ yapılanmalarla işi olmaz!
veda
 
Son düzenleme:
#9
madem devrimi böyle tarif ediyorsun, ne işin var lenin ile, bolşevizm ile.

zannedersin uğur mumcu çemkiriyor. açık açık söyleyeceksin, silahlı mücadeleye karşıyım diyeceksin. evelemeyeceksin gevelemeyeceksin. che maceraperesttir diyeceksin. şu 30 martta bu çemkirmeye mahirleri de dahil edeceksin. sınıftan kopuk bi avuç küçük burjuva maceracı diyeceksin. öyle sonuna da saygı duyuyorum vs laflar eklemeyeceksin. çünki devrimciler bu konuda muarızlarına saygı maygı duymazlar. sen de onlara saygı muhabbeti yapmıyacaksın.

işte böyle güzel güzel incilerini dökeceksin. cırlamıyacaksın. madem marksistsin, tıpış tıpış yani marksist marksist yürüyeceksin. hala vakti gelmedi mi, sermayenin feth etmediği kuytuda bi ada bile kalmadı. o halde geçeceksin o çok kıymetli ingiliz proletaryasının başına, dünyayı vakti gelmiş sosyalizm adına feth edeceksin.

madem marksistsin, marksın ne dediğini bileceksin, marksın bu temel yönelişi yanlış demeyeceksin, geçersizdir demeyeceksin. dersen, kendine marksist demeyeceksin.

marksizmin bu ucubik yönelişine, hem staline bi alay laf edip, hem de onun argümanlarını kullanarak kılıf bulmuyacaksın.

devrim nakış gibi örgütlenmektir desen de, vakti geldiğinde, toplumsal bir kalkışma ve ona önderlik eden partiyle olur diyeceksin. zaten üç aşağı beş yukarı diyorsun da. ama bu allı pullu laflara leninin de ne dediğini bileceksin.

bunun yolunun genel grev genel ayaklanma olduğunu kıvırmadan cırlamadan söylüyeceksin.
böylece marksizmden, zannedilen leninizme terfi edeceksin. edeceksin ki leninistler yada lenin bu konularda ne demiş ne yapmış, devrimciler tarafından bunların bir kere daha anlatılmasına vesile olasın da bi işe yarayasın.

fikir sahipleriyle fiil sahiplerini bir birine karıştırmıyacaksın. iki koltukta birden oturmuya kalkmıyacaksın. aşağıladığın devrimcilerin kahramanlıkları karşısında ezilip büzülmüyecek, bunlara gerek yok kollarımızı kavuşturup mesihi bekler gibi, o meşhur bilmem ne ilişkilerinin zorunlu sonuçlarını ilimli/bilimli bi şekilde beklemeliyiz diyeceksin. marksizmin bilimsel sonucu budur diyeceksin. tam burda, ağzın kulaklarına varana kadar bir ammaa çekeceksin, tüm bunların yanına her an hazır ve nazır ve sınıfla derinlemesine ilişki içinde olan iyi örgütlenmiş bir parti lazımdır yoksa hiç bi şey yapamayız diye cilalı bi cümle daha ilave edeceksin. yoksa zannedilen leninizmden uzak düşersin maazallah.

bu arada yenilip yutulmuyacak laflarını ortada bırakmayacak savunacaksın. mesela, blanquinin yada chenin yada aklına gelen herhangi bir devrimci kahramanın, burjuvazinin hangi provokasyonunda kullanıldığını, zahmete girip hiç değilse bi örnekle anlatacaksın. onlar muaf ama dirileri şöyledir böyledir ayağına yatıp ölü sevicilik yapmıyacaksın.

yada ıslanmadan nasıl yıkanılır bunu bi zahmet devrimcilere anlatacaksın.
 
#10
Bu kadarına da pes doğrusu!

Yani yazmamak için baya direndim aslında;çünkü borga nickli şahıs ile hiçbir şekilde karşı karşıya kalmak istemiyorum.Lakın bu kadar da olmaz.Benden büyük olduğunuz için,saygısızlık yapmak istemedim bugüne kadar ama bu sözleriniz bir değil,iki değil!Saygıyı hak etmeyen insanlara,saygı göstermiyorum!

İşçi sınıfını inkar edip,onun gücünü hiçe sayarak bir avuç insanın devrimi yapacağının iddia edilmesi ve bunu iddia ederken de,Marksizmin kurucularına saygısızca saldırmak,bazılarının egolarını tatmin ediyor anlaşılan!

Hiç utanmadan,sıkılmadan Marksizm'in kurucularına yönelik olarak,eleştiri kısvesi altında çamur atılmaya çalışılıyor!

Bir de bu kepazeliklere Lenin'i de ortak etmeye çalışıyorlar.UTANMADAN!


Lenin'i ağızlarına dolayıp,ne idüğü belirsiz,ZAVALLI 'FİKİR' KIRINTILARINI akılları sıra,ona mal etmeye çalışıyorlar.UTANMIYORLAR!

Lenin'in sözlerinden hiçbir şey anlamadan,onu kendi kafalarında yarattıkları saçmasapan, ne idüğü belirsiz kalıplara sokmaya çalışıyorlar.UTANMIYORLAR!

Mazlummuş...Bir de bu laf ağızlarda!İşçi sınıfı demekten korkanların,işçi sınıfını küçümsemeye çalışarak kendi acizliklerini kapatmaya çalışanların dillerindeki kelime 'mazlum'.İşçi sınıfı 'mazlum' değildir,işçi sınıfının gücünü anlamaktan aciz olanlar,işçi sınıfının neler yaptığını ve neler yapabileceğini bilmeyebilirler!İşçi sınıfı tarihsel görevinin meşruluğu ve üretimdeki konumu dolayısıyla en güçlü,en tutarlı sınıftır.İşçi sınıfına(pardon 'halk') 'mazlum' diyerek,kendinizi de süperman ya da beyaz atlı şövalye sanarak,mazlumları kurtarma derdinize düştüğünüzden:D 'mazlum' da 'mazlum' diye saçmalardan seçmeler türetiyorsunuz!İşçi sınıfının kimse tarafından kurtarılmaya ihtiyacı yok!

Kitleleri arkasına alamayan hareketlerin yenildiğinden bahsediyor veda arkadaş,ki tamamen haklı!Kitlelerini arkasına alamayanların yenilmeye mahkum olduğu açıktır!

Kimse devrimi elimizde güllerle yapacağımızı iddia etmiyor!Kendi kafanızda kurup,kendiniz çalıp oynuyorsunuz!

Marks'ı inkar edip,Lenin'i benimseyenlerin;nasıl bir sakat anlaşıyın ürünü oldukları da apaçık ortadadır.Zira Lenin her şeyden önce,gerçek bir Marksist'tir!

Teori'yi hiçe sayıp,salt pratik üzerinden hareket etmeye çalışanlar ne inkar etmeye çalıştıkları Marksizm'i ne de savunmaya çalıştıkları Leninizm'i anlamışlardır.Kendi kafalarında yarattıkları 'kahraman' rolünü oynamaya çalışıyorlar.Yanlış yerdesiniz,sinema sektörüne geçin!

Devrimci teori olmadan devrimci pratik olamaz!Bu kadar açık ve net!

Kendini 'mazlum'ları kurtarmaya adayıp,kahramanlık peşinde olanlar için elbette teoriyi hiç'e saymak kolay olacaktır.Gerçek ML'ler teori ve pratiği birbirinden ayırmadıkları gibi,birini diğerinin önüne koymazlar.

Daha fazla uzatmak istemiyorum;zira ne idüğü belirsiz saçmalardan seçmeleriniz gerçekten utanç verici.Miğdem kaldırmıyor!

Veda arkadaşada önerim,bu şahıs'ı daha fazla kaale almaması.
 
Son düzenleme:
#11
Marsel Arkadaş
Bu adama ML leri örnek göstererek karşı çıkman bile bana göre hata!
Tek yaptığı Marksizme küfür etmek olan bu kişinin ML ile ne ilgisi var.
Bir noktada çok haklısın!
Tüm yaşamında,yazdığı eserlerde,Marksizmi kendine kılavuz olarak alan,her fırsatta Marksizm'in ışığı yolumuzu aydınlatıyor diyen Leninin,sanki oda Marksizm karşıtıymış gibi,bu kişinin ağzında dillendirilmesi en başta LENİNE HAKARETTİR.
Sınıf,Sınıf Mücadelesi,İşçi Sınıfı,artı değer,sömürü,değer yasası,yabancılaşma gibi kavramlar bu adama küfür gelir.
Ne gereği var, düşünceye ve dolayısıyla BİLİME düşman bu adamın,bu kavramlarla.
Onun için varsa yoksa,bir avuç silahlı kovboy!
Devrimmiş,Devrimin nesnel ve öznel koşullarıymış,bunların hepsi bu zavallıya hikaye!
Bizim zamanımızda bir Mahir Kaynak vardı!
En keskin,en ajitatif,silahlı mücadeleyi amaçlaştırmış bir kişilikti.
Sonuçta MIT ajanı çıktı!
Sonrası bu bize ders oldu,böyle kovboyculuğa meraklı kişiliklere hep kuşkuyla yanaştık.
Önerine uyarak ...(sayın veda bu sözler kişiliğe yöneliktir ve size yapılma hakkını da tanıyor lütfen özen gösterelim)kendi dünyasında kovboyculuk oynarken bırakıyorum.
veda
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
#12
sayın borga tespitlerinize katılıyorum.allı pullu laflarla bu işler yürümüyor.3 5 tane ezberlenilen ve o ezberinde ne anlama gelindiğindende bi haber mücadeleden reelden kopuk zihniyetle olmuyor.durum ortada.devrimin öznel ve nesnel koşulları ne zaman oluşacak heval veda?
 
#13
aslında bu tartışmanın bir tarafı değilim.. belki de başka bir taraflarından biriyim.. ve izliyorum.. marsel dayanamadım yazdım demiş..,
gerekçesini de belirtmiş..
İşçi sınıfını inkar edip,onun gücünü hiçe sayarak bir avuç insanın devrimi yapacağının iddia edilmesi ve bunu iddia ederken de,Marksizmin kurucularına saygısızca saldırmak,bazılarını n egolarını tatmin ediyor anlaşılan!

Hiç utanmadan,sıkılmadan Marksizm'in kurucularına yönelik olarak,eleştiri kısvesi altında çamur atılmaya çalışılıyor!


elbette bu bir düşünce-algıdır.. yani marksizme saldırıldığı yada saygısızca davranıldığını düşünebilir kişi.. ve tepkisini de sunabilir.. buna bir itirazım da yok..

ama şu da bir gerçektir.. marksizme en büyük saldırıyı.., şanlı paris komünü ve 8 mart ve 1 mayısı yaratanlar zamanında yapmıştır.. ve de "UTANMADAN" yapmışlardır.. utanmaları neden gerekir-gerekmez elbette tartışmaya açıktır.. kimisi haklıdırlar der kimisi değiller diyebilir..
ama ahlaki bir başka olgu daha önemlidir.. bunları yaratanlara saldırıp yarattıklarına sahip çıkmak.., açık-net bir ahlaksızlıktır.. onlar hiç olmaz ise bunu yapmamışlardır..
sahip çıktıkları zaman yer almışlar ve işin başındakilerinin peşinden gitmekten de yüksünmemişlerdir.. karşı çıktıkları zamanda açıkça isyan etmişlerdir..
haklılar-haksızlar buda tartışmaya açıktır..
ben işlerin ahlaki yanına değiniyorum.. ahlak aranıyorsa...

17 ekim devriminin başarısındaki en önemli ayaklanma petrograd sovyetinin ayaklanmasıdır.. bunun lideri de stalinin hain ilan ettiği troçky dir.. ve aynı troçkyninde kanla bastırdığı kronştad asker sovyeti de bu ayaklanmanın ana dinamiğidir..
bu dinamik devrime sahip çıkmış ama sınıfın yolunda yürünmediği bolşevik "diktası" iddiaları ile de karşı ayaklanmayı yapmışlardır.. bu iddialara daha sonra troçky dahil olmuştur..
kısaca tarih herkesin kendine göre okuması ile analiz edilmez.. içindeki somut gerçeklikler de bu anlamda eğilip-bükülmez.. ahlaki değildir..

borganın kenidi duruşunu kendisi savunur.. eleştirilerde bu anlamda onun duruşunadır..
ama .., bazı eleştiriler aslında geneli ifade eder tarzda sunulduğunda başkalarını da ilgilendirir..

İşçi sınıfını inkar edip,onun gücünü hiçe sayarak bir avuç insanın devrimi yapacağının iddia edilmesi
işçi sınıfının varlığı nesneldir.. kimse inkar etmez.. etse de anlamı olmaz.. bu yüzden inkar etmek gibi bir eleştiri hamasidir.. bir topluumsal dinamiğin gücü de nmesneldir.. bu da inkar edilmez eden varsa da bir anlam ifade etmez.. burada asıl inkar edilen ne ise onun üzerinden yürümek gerekir ki kim nedir netleşsin..

işçi sınıfının gücü!!???
işte açılması gereken tespit budur.. burada güç denilirken ne kasdeliliyor kim neye karşı çıkıyor.. kim neyi savunuyor.. netleşmelidir... ki.., tarihde yaşananlar da netleşsin yerine otursun..
devrimi yapacak tek sınıf diyenler var.. olabilir bu bir görüştür.. ama paris komününü tek başına işçi sınıfı kurmadı.. parisin donsuzları(sansculottes) işin ana kısmıydı..
yine 17 ekim kışlık sarayı baskınında asıl güç asker sovyetleri idi ve iç-savaşda bunlar vardı.. asker sovyetleri yani o dönemin askerleri köylülerden oluşuyordu.. öncüler olan bolşevik kadrolardan kaçı işçi sınıfı idi bunu da bilmek gerekir.. yine arnavudluk-küba-vietnam-çin.. yani tarihi doğru okumak gerekir.. yada adını doğru koymak gerekir.. rusya tartışmalı olmak kaydı ile dünyadaki diğer devrimlerde işçi sınıfı fiilen yoktur.. "temsilcileri" vardır.. o zaman bunlara da devrim dememek gerekir.. bir avuç insanın devrim yapmadığını iddia eden bunlara da devrim demez.. örneğin küba devrimini uzun zaman devrim görmeyenler vardı ve trokistlerin bir bölümü değil diyerek gerilla savaşına ve sonrasına da karşı çıkmıştı..

tekrar edeyim.. borganın zemini kendisine aittir ve kendi bildiği biçimde yanıtlar..
ben işçi sınıfını inkar vs. gibi eleştirilere değiniyorum..

Tüm yaşamında,yazdığı eserlerde,Marksizmi kendine kılavuz olarak alan,her fırsatta Marksizm'in ışığı yolumuzu aydınlatıyor diyen Leninin,sanki oda Marksizm karşıtıymış gibi,bu kişinin ağzında dillendirilmesi en başta LENİNE HAKARETTİR.(veda)

Tüm yaşamında,yazdığı eserlerde,Marksizmi kendine kılavuz olarak alan,her fırsatta Marksizm'in ışığı yolumuzu aydınlatıyor diyen ..., hatta bu anlamda marksdan sonra en büyük otorite kabul edilen ve lenininde yanlarında yetiştiği kautky ve buharin içinde marksizm karşıtı imiş gibi dillendirmek "haksız" bir hakaret olabilir..!!!

haklı olabilmek için.., kautky nin marksa uygun olmayan görüşlerinin sunulması ve leninin de marksa uygun olmadığı iddia edilen görüşlerin uygun olduğunun ispatlanması gerekir..
bunları yapma zahmetine ve zorunluluğuna katlanmadan iddia etmek de bir anlam ifade etmez..

örneğin.., marks..; üretici güçlerin gelişmişlik seviyesine ters düşen üretim ilişkileri ve yaygınlığı anlamında işçi sınıfı ağırlıklı devrimden bahseder..
aynı şekilde de.., ulusal meseleye ancak kapitalizme sıçrama basamağı ve yeteneğinde ve de koşullarında olabilen toplumlar için geri bir yapıdan kurtulma olarak değer biçer.. gerisini ise.., tarihsiz geri halklar olarak tanımlar.. yani burjuva devrimleri anlamında onaylar..
bu iki ana tema zeminde bakarsak..;

engels manifestonun lehçe ve italyanca baskısının ön sözünde..; polonyanın kapitalist üretim tarzı anlamında rusyadan daha gelişkin olduğunu hatta macaristana tanınan bağımsızlığın bu anlamda asıl olarak polonyanın hakkı olduğunu söyler..
mars.., hindistan çözümlemelerinde.., hindistana ne işçi sınıfı devrimi nede burjuva devrimi hakkı tanır.. ingiliz sömürgesi olmasını tarihsel-nesnel gerekçelerle açıklar ve burada ingiliz egemenliğinin tüm çirkinliğine karşın tarihsel ilerlemeyi sağlamak zorunda olduğunu ve bunu da yaptığını vurgular(bkn. hindistan üzerine yazıları)

sizlere istenirse alıntı sunarım.. çok zaman da sundum yazılarımda bu forumda da var..
lenin bu noktalarda .., marks ile ne kadar uyumludur diye kimsenin sorma-sorgulama hakkı yokmudur..
engelsin rusya-polonya karşılaştırmalarından.., çok değil.., 11 sene sonra 1905 rus burjuva "devrimi" olduğu iddia edildi.. ve şubat "devrimini" de böyle gördüler.. üst-yapıda bu öyle olabilir ama alt-yapıda rusyada kapitalizm bu 11 sene içinde nasıl sıçrama yaptı bununda incelenmesi gerekir ki engels haksız çıksın.. hadi oldu .., sıçrama yaptı ve engels ile çelişmez diyelim.. ama engels bir işçi sınıfı devriminden bahsetmiyordu ki..
ben kalkıp da.., menşevikler engelse sadık kaldı burjuva devrimini desteklediler desem hakaret vs. etmiş truva atı olmuş saldırmış mı olacağım..
dediğim gibi.., engels böyle demedi diye itiraz olursa ve alıntı istenirse sunarım..

Onun için varsa yoksa,bir avuç silahlı kovboy!
Devrimmiş,Devrimin nesnel ve öznel koşullarıymış,bunların hepsi bu zavallıya hikaye!

olabilir herkes senin için zavallıdır.. bu çok önemli değil.. ama ben işin hikaye denilen kısmına takılı kaldım..
rusyadaki devrim marksın-engelsin öngördüğü bir devrim mi yoksa buraya uydurulmaya çalışılan bir hikaye mi? yada gerçekten devrim ise.., marks ve engelsinkiler hikaye mi?
bunun tartışılması ve ne ise ispatlanması zorunlu işlevlerdir.. ben dedim ile oluyorsa.. herkes için geçerlidir bende böyle dedim oldu diyecek "zavallılar" da çıkar....

sevgili veda.. asıl olarak müdahil olduğum konuda aşağıdaki sözlerindir ve "anlamlı" geldi bana..

Bizim zamanımızda bir Mahir Kaynak vardı!
sanırım zaman dediğin.., 1969-70 oluyor.. yanlış anlaşılmasın diye belirttim.. tarih net belli olsun.. çünkü aynı tarihlerde..,
En keskin,en ajitatif,silahlı mücadeleyi amaçlaştırmış bir kişilik.....ler de vardı.. mahir deniz vs.

şimdi iddiana geleyim..
Bizim zamanımızda bir Mahir Kaynak vardı!
En keskin,en ajitatif,silahlı mücadeleyi amaçlaştırmış bir kişilikti.
Sonuçta MIT ajanı çıktı!

1- mahir kaynak bu dediğin özelliklere sahip değildi.. ve ilişkileri orducu-darbecilerle idi..
yani silahlı mücadele gibi bir teorik açılımı yoktu.. ve de.., bu çizgide olan bir yapıda yer almamıştı.. bu gruba "sol" cuntacılar denirdi ve doğan avcıoğlu grubu ile ilişkili idiler..
düzelteyim istedim.. çünkü bu tanımlamalarınla bir dönemin.. silahlı mücadele(halk savaşı-pass) teorisini ileri sürenler olduğundan hepsini aynı kaba sokmuş oluyorsun..
ve...,
Sonrası bu bize ders oldu,böyle kovboyculuğa meraklı kişiliklere hep kuşkuyla yanaştık.
Önerine uyarak hayattan dışlanmış,yaşamdan kopmuş bu zavallı kişiliği,kendi dünyasında kovboyculuk oynarken bırakıyorum.

diyerek aslında bir teorik duruş sergiliyorsun.. marsel içinde ekliyorum.. savunduğu ne ise bir gözden geçirmelidir.. bir şeye karşı çıkarken.., yapıştığı başka şeyin de ne olduğunu görmelidir..

kısaca.. sevgili veda..
Sonrası bu bize ders oldu,böyle kovboyculuğa meraklı kişiliklere hep kuşkuyla yanaştık.
haklısın bu işler.., 1923 tkp sinden beri böyle gitti.., onlarda anadoludaki silahlı güçlere kuşku ile yaklaştılar ve sürekli sistemin bir kanadına yapışık yürüdüler..
devrimcilerin 68 sürecine aynen senin dediğin gibi yaklaşmışlardı ve 70 sonrası süreçde de bu işlevleri devam etti..
anti-faşist direnişe sağ-sol çatışması diyenlerin yanı başında.., goşistler dediler..

buradaki itirazım görüşlerine değildir.. bana göre yanlış olabilir ama bir teorik duruştur.. böyle ele alırım.. ve kendi duruşum kadar dikkate alır teorik tartışırım.. ama sen de yanlış yapmışsın..
mahir kaynak ve ilişkilerini silahlı mücadeleyi savunanlarla aynı kefeye koymuşsun.. itirazım buna dır..
ve bu ciddi bir maddi hata olduğu kadar ciddi bir teorik duruş düşmanlığıdır..
yani senin çok bahsini ettiğin hakaret ve saldırı olmaktadır.. diye düşünüyorum...
 
Son düzenleme:
#14
Çok uzun yanıt vermiyeceğim suat!
Bahsettiğin konuları,komün,1 mayıs,17 ekim,kronstadt ,çok tartıştık.
Belki bu forum arşivlerinde de mevcuttur.
Burjuva ideologlarının en son yöntemlerinden biride Marks ile Lenini çeliştirmektir.
Bunların bir kısmı,Leninsiz bir Marksizmi empoze ederken,diğer bir kesimde Markssız bir Leninizmi empoze etmeye kalkarlar.
Aslında ortak noktaları Marksizm-Leninizme düşman olmalardır.
Komünistler için ise geçerli olan,Leninizm'in Emperyalizm Çağının Marksizmi olduğudur.
Benim asıl değinmek istediğim aşağıdaki Silahlı Mücadele ile ilgili benim düşüncelerimi yanlış değerlendirmen.
Sanırım beni yanlış anladın.
Oysa dikkatli okursan mutlak ne demek istediğimi anlardın.
Sevgili suat!
Silahlı Mücadele bir ARAÇTIR.
Benim kovboyculuk yapmakla itham ettiklerim ise SİLAHLI MÜCADELEYİ AMAÇ haline getirenlerdir.
Yığınlardan kopuk hareketlerin,maceracılık olduğunu söylerken,kafamdan uydurmuyorum.
Leninden alıntı ile belirtiyorum.
Ve günümüzde buna en iyi örnek olarakta Kürt Özgürlük Hareketini gösteriyorum.
Mahir Çayan,hiç bir zaman Marksizm-Leninizme karşı çıkmamıştır.
Yine Mahir Çayan,Devrimi bir avuç maceraperestin,kitlelerden kopuk bir eylemliliği olarak görmemiştir.
Mahir Çayanın derin teorik analizleri vardır.
En önemlisi Mahir de her zaman Marksizmi,bir kılavuz olarak görmüş ve onun ışığından yürüdüğünü söylemiştir.
Adam çıkmış,teorinin luzumsuzluğundan dem vurarak MARKSİZME küfür ediyor.
Sevgili Marselin de söylediği gibi Devrimci Teori Olmadan Devrimci Pratikin olamıyacağı gerçeğini bir yana bırakarak,teoriye ve bu teoriyi oluşturanlara saldırıyor.
Ben bu kişilikle,Mahir ve arkadaşlarını nasıl bir tutabilirim.
Biraz daha ön yargısız ve nesnel bakabilirsen durumu anlarsın.
veda
 
#15
Marsel Arkadaş
Bu adama ML leri örnek göstererek karşı çıkman bile bana göre hata!
Tek yaptığı Marksizme küfür etmek olan bu kişinin ML ile ne ilgisi var.
Bir noktada çok haklısın!
Tüm yaşamında,yazdığı eserlerde,Marksizmi kendine kılavuz olarak alan,her fırsatta Marksizm'in ışığı yolumuzu aydınlatıyor diyen Leninin,sanki oda Marksizm karşıtıymış gibi,bu kişinin ağzında dillendirilmesi en başta LENİNE HAKARETTİR.
Sınıf,Sınıf Mücadelesi,İşçi Sınıfı,artı değer,sömürü,değer yasası,yabancılaşma gibi kavramlar bu adama küfür gelir.
Ne gereği var, düşünceye ve dolayısıyla BİLİME düşman bu adamın,bu kavramlarla.
Onun için varsa yoksa,bir avuç silahlı kovboy!
Devrimmiş,Devrimin nesnel ve öznel koşullarıymış,bunların hepsi bu zavallıya hikaye!
Bizim zamanımızda bir Mahir Kaynak vardı!
En keskin,en ajitatif,silahlı mücadeleyi amaçlaştırmış bir kişilikti.
Sonuçta MIT ajanı çıktı!
Sonrası bu bize ders oldu,böyle kovboyculuğa meraklı kişiliklere hep kuşkuyla yanaştık.
Önerine uyarak hayattan dışlanmış,yaşamdan kopmuş bu zavallı kişiliği,kendi dünyasında kovboyculuk oynarken bırakıyorum.
veda
bende bu tartışmaya taraf olmak istemiyodum her mesajda bişeler yazmak istesemde iki kikişinin arasında üçüncü şahıs olmak istemiyodum madem marsel bozmuş bu veda ....(isim ile hitap yeterlidir)demek istediğim bişe var her masajını gorduğumde ilk aklıma gelen bir söz seyit rızanın sevdiğim bir sözü
ben senin yalan ve hilelerinle başedemedim bu bana derd oldu,bende senin önünde diz çökmedim buda sana derd olsun
seyid rızo


bu veda denen şahış mahir kaynaktan örnek gösterirken kelimeleri boyle kurnazca kırması ustası yalçın küçüğü adndırdı kendini ve mahir kaynak eş yanını gizleyip borga abiye pas atıyo ajanın yapsında vardır zaten en sert ve an ateşli olması bu yönden bakarsan sen borga abiye tur bindirirsin ve bunuda söylemedin ajan en alı pulu süslü lafları söyler rojda fark etmiş birde mahir kaynaktan ders çıkarmış peh sen git ana okulundan yeniden başla ilk dersin susmasını bilmek olsun ;) allah aşkına sen kaçtene ajan gördün hayatında yaw rüyanda yada ...(lütfen.. müdahil olurken 3. savaşçı olmayalım)ajanları hariç :D
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
#16
hem ayranınız yok içmeye...
gören de teori ile alakaları var sanır...

işçi sınıfı kavramı, bu topraklarda üremedi, avrupadan çevirmedir. ne bulsa üstüne atlar birileri. adetleridir. çalmaya lüzum yok, oynamaya hazırdırlar. bize sınıf diyenler bunu aşağılamak için yaparlar. alıp kabul etmek de nesi. eki dilde amele tabakası demektir. işçiyiz ameleyiz bunda beis yok, ama ne sınıfız ne de tabaka. yaşamak için zulüm gören sömürülen aşağılan mazlumdur, proleterdir. ne işçi sınıfıyız, ne amele sınıfıyız, ne proleter sınıfız, ne de mazlum sınıfız. sınıf değiliz, işçiyiz, ameleyiz, proleteriz, mazlumuz ama sınıf değiliz. verdikleri bi başka sıfat da avam tabakası. avam sınıfı yani, ayak takımı yani, halk yani. alın sınıf lafınızı başınıza çalın. bize lazım değil.

marksa göre proletarya devrimcidir. sebebini de yazmıştır. çok da doğru yazmıştır. ama ne veda ne de marsel marksın ne yazdığından habersiz.
" üretimdeki konumu yüzünden " tesbite bak, uyuz tkp nin vakti zamanındaki argümanını marksa giydiriyor. sorsan tkp ye sosyal-faşistti der. marksın ne dediğini bilmezsen aha böyle uydurursun.

"İşçi sınıfı tarihsel görevinin meşruluğu ve üretimdeki konumu dolayısıyla en güçlü,en tutarlı sınıftır." bi de meşruluk kelimesi yuvarlamış araya.

bilmez ki, her " en " kelimesi teoride başa beladır. yani güçlü ve tutarlı olan sınıflar var, bi de güçsüz ve tutarsız sınıflar var, en azındandan tutarlıların içinde en tutarlısı var. güçlülerin içinde en güçlüsü var. bu lafları toplumsal devrim hedefleyen bir partinin önüne koyun ve doğru kabul etsin, bakalım nasıl konumlanacak. teori de fıkara olan lafları savurur. pratikde de ağırlık olmadığından laf konusunda sorumluluk da duymaz.

mazlumu aciz sanan, zalim ve zalim soyludur. mazlum, büyük tahammül sahibidir.

yazın bakalım şuraya iki satırla, proletarya neden devrimcidir. uydurmadan yazın. bilmiyorsanız marksdan okuyun, ordan alıntı yapın, yapın da kafanız biraz daha karışsın.

marsel ve veda gibi, devrimin derdiyle yanmayan fikirciler, ne mazlumu tanır ne de kavgasını.

proleter, yaşamak için zulüm altında çalışmak mecburiyetinde olan insana denir. fabrikada mı, tarlada mı, tamirhanede mi, evde mi diye ayrılmaz. proleterleri çeşitli teorik ihtiyaçlar sebebiyle kategorize edebilirsin, edilmiştir de. mesela sanayi proleteri, kır proleteri, işsiz kalmış proleterler, evlerdeki proleterler...

sanayi proleterlerini de kendi içinde kategorize edebilirsin, edilmiştir de, mesela beyaz yakalılar, beyin proleterleri, modern sanayi proleterleri...

marks, proletaryayı inkar edip, modern sanayi proletaryasını gerçek proleter ilan etmedi. sadece ona ayrı bir önem atfetti. proletaryanın içindeki, motor güç kabul etti.

küçük bir dükkanda, fiyatını kendi belirliyemeden imalat yapan kişi marksa göre proleterdir. sorsan marsele der ki küçük burjuvadır. hatta sorsan marsel gibilere, işsizler proleter bile değildir. mazlum bir ailenin çalışan çalışmıyan, okuyan okumayan her bireyi proleterdir.

ama proletaryayı, büyük fabrika işçisi zanneden akıl fıkaraları, bunu anlıyamaz. üretimden gelen gücü yoksa birinin, bunlara göre proleter değildir.

böyle cırcır böceklerinin haddine de değildir marksı savunmak. ancak ona öykünürler. marsel ve veda gibiler hiç değilse kapitali okusalardı, marks kime proleter der kime demez bunu bilirlerdi.

işçi sınıfının kimse tarafından kurtarılmaya ihtiyacı yok. bu cümle ağır bir cümledir. herkes söyler ama herkesin haddi değildir. hem doğrudur hem yanlış. birey bunu söylüyemez. söylese de ağırlığı olmaz. bu ancak ve ancak, proleter devrimci bir hareket tarafından söyleniyorsa yada birey bunu söylerken o harekete referans veriyorsa doğru bir laftır.

her işin bir önden gideni bir de ardından geleni vardır. bunu bilmeyen ancak ahkam keser.
kendini modern sanayi proletaryası ile sınırlıyan ise, sendika havanında grev suyu döver. bilinmeli ki, ordan kurtuluş çıkmaz. çıkmadı. çıkmayacak. orası dava kaçgınlarının mola yeridir. her baskı ve yenilgi döneminin ertesinde müşterisi artar.

( bi ön izleme yapayım uzun olmuşsa keseyim dedim, gördüm ki bir dizi yazı yazılmış, ben burada keseyim, cevabı leninist bolşevizmin cephaneliğinden çıkarayım, icab eden bu, kesinti sebebiyle kusur beyan eder, okuyanlardan kabulunü rica ederim. )
 
#17
bende bu tartışmaya taraf olmak istemiyodum her mesajda bişeler yazmak istesemde iki kikişinin arasında üçüncü şahıs olmak istemiyodum madem marsel bozmuş bu veda ....(isim ile hitap yeterlidir)demek istediğim bişe var her masajını gorduğumde ilk aklıma gelen bir söz seyit rızanın sevdiğim bir sözü
ben senin yalan ve hilelerinle başedemedim bu bana derd oldu,bende senin önünde diz çökmedim buda sana derd olsun
seyid rızo


bu veda denen şahış mahir kaynaktan örnek gösterirken kelimeleri boyle kurnazca kırması ustası yalçın küçüğü adndırdı kendini ve mahir kaynak eş yanını gizleyip borga abiye pas atıyo ajanın yapsında vardır zaten en sert ve an ateşli olması bu yönden bakarsan sen borga abiye tur bindirirsin ve bunuda söylemedin ajan en alı pulu süslü lafları söyler rojda fark etmiş birde mahir kaynaktan ders çıkarmış peh sen git ana okulundan yeniden başla ilk dersin susmasını bilmek olsun ;) allah aşkına sen kaçtene ajan gördün hayatında yaw rüyanda yada ...(lütfen.. müdahil olurken 3. savaşçı olmayalım)ajanları hariç :D
Burası tiyatro sahnesi değil.
Bırakacaksın .....(bu sözler karşı tarafa da hak tanır lütfen kişiselleştirmeden yazalım)oynamayı.
Benim ustam Yalçın Küçük müş...!!!
Vatan,Millet,Yurt,Ulus,Bayrak gibi kavramları bilincimdem kazıyalı çok oldu Toll efendi!
Kendine ait düşüncelerin olsun.
Kurtul artık bu feodal kafa yapısından.
Kurtul artık,bu kul kültüründen,biat kültüründen.
veda
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
#18
suat bey zan edersem sizin benimle ayrı bir sorununuz var ?
siz benim yazdıklarımı editlemekten zevkmi alıyosunuz ?
antel dantel cahiler gibi teorik zeminde laf ebeliği yapamıyorumu diyemi ? eyer buysa sorun tüm entel dantel tekımından özür dilemiyorum
:D tühhhh yaw bak yine reorik zemimde yazamadım cahilik işte :D bunuda editliye bilirsin
 
#19
Borga nickli şahıs seni kaale almıyorum!Veda arkadaşdan da rica ediyorum tekrar,lütfen bu şahıs'a cevap vermeyiniz.Çünkü şahıs,ne idüğü belirsiz saçmalarından seçmelerini büyük bir keyif alarak yazıyor.Amacı sadece insanları tahrik etmek.Bu yüzden de seviyesizlikte at başı gidiyor.Kendisi kaale alınmayı hak etmediği gibi,bana ve veda arkadaşa yönelik tüm o hakaretlerini iade ediyorum!

Çok daha farklı bir şekilde cevap verebilirdim;lakın içinde bulunduğunuz durumu gözönüne alıp,size cevap vermeyerek, saçmalardan seçmelerinizle yalnız bırakıyorum!

Cevap verilmeye değmeyecek, saçmalıklarınızla mutluluklar.


__________________

Sevgili Suat abi

Gerekenleri konuştuğumuzu düşünüyorum.Sevgili veda arkadaş da gerekenleri ifade etmiş zaten.O yüzden daha fazla -burada- uzatmak istemiyorum.

Selamlar...
 
#20
suat bey zan edersem sizin benimle ayrı bir sorununuz var ?
siz benim yazdıklarımı editlemekten zevkmi alıyosunuz ?
antel dantel cahiler gibi teorik zeminde laf ebeliği yapamıyorumu diyemi ? eyer buysa sorun tüm entel dantel tekımından özür dilemiyorum
:D tühhhh yaw bak yine reorik zemimde yazamadım cahilik işte :D bunuda editliye bilirsin
sevgili toll seninle sevgi- ve saygı temeli dışında bir sorunum olamaz....:)
olması için özellikle politik bir zemin yok..:)

ama hakaret içeren kelimeler ortamı daha fazla geriyor.. eğer bunu ilk sana uyguladıysam.. sana olan sevgime ver..
kusur da benim olsun...:)
 
Üst