Sevgili Adil Amed
"Günümüzde sosyal bilimin yaşadığı ağır problemler daha yeni kültür,ekoloji,kadın sorununa ilgi duyması çizginin önemini kanıtlar hale gelmiştir.Bu çizgi eşitlik idealini sosyal bilimin karmaşasından alıkoymakla daha canlı kılmaktadır.Türkiyen in diğer sol çizgileri malasef günümüze baktığımız zaman bu yeteneği gösteremedikleri içindirki doğmatik karakterle kof bir bireysel liberalizm arasında gidip geldikleri için marjinalleşmekten kurtulamadılar.
PKK hareketinde siz yoldaşlarında tartıştığı ana eksen olan bağımsız bir kurdıstan devlet sorunu geçmişte tartışıldığı kadar günümüzdede yoğun bir şekilde tartışılmaktadır.Fak at açıkca söylemek gerekirki 90 larda dahi bir kurdıstan fazla ilgi çekmemekteydi.Hem kadro düzeyinde hemde halk tabanında."
Sosyal bilimin yaşadığı sorunlar kendinden menkul veya kendiliğinden ortaya çıkan sorunlar değildir.
Tüm bu sorunların hepsi bir sistem sorunudur.
İçinde yaşadığımız,soygun talan ve sömürünün kaynağı olan sistemin ürettiği sorunlardır.
Sistemi aşmadan,onu yok etmeden bu sorunların çözümü olası değildir.
Bu demek değil ki bu sorunların çözümü için bugünden mücadele verilmesin.
"Ayrıca devlet sorununun sosyalist ideolojidede tam çözümlenememesi bulanıklılığı artırmaktadır.özelli kle 90 larda Sovyetlerin çözülüşü ırak krizi küreselleşme bağlamında bu konular tekrar değerlendirilmiştir. eski solun aşılması yeni solun nasıl olması gerekliliği devrimci ütopyanın kendisi gibi teorik konularda yenıden değerlendirmeye tabi tutulması yapılan değerlendirmeler neticesinde eksiklikler görülüp bi nevi tamamlanabilmiştir."
Devlet sorunsalı ile ilgili Marksistlerin bir derdi yoktur.
Marksistler için Devlet zorunlu kullanılması gereken bir araçtır sadece!
Amaç Marksistler için DEVLETSİZLİKTİR.
Marksistler'in çözmesi gereken,bir sınıf diktatörlüğü olan Devletin,bir zümrenin,bir partinin değil nasıl gerçekten sınıfın diktatörlüğü olması gerektiğidir.
Devletsiz bir toplum,eğer o toplumda sınıflar varsa,düşünülemez.
Çünkü Devletin ortaya çıkışı ve varlık nedeni SINIFLARDIR.
O nedenle DEVLETSİZ toplumu amaç edinirken yanına SINIFSIZ kavramını ekliyoruz.
"Yeni teorik yaklaşımlar ve paradıgma değişikliği hareket için kaçınılmazdır.etnisi teye daha gerçekçi bir yaklaşım dar sınıfçı ekonomist eğilimleri kırığ zengin bir komunal ve demokratik duruş perspektifine götürmüştür.bu yaklaşımlar mevcutda yaşanan tıkanmayı aşmada yeterli düzeyde değildir.Fakat kendini geliştirmekte ve PKK nin 1970 lerden buyana gelip 2000 lere kadar dayanan 1970 ler paradıgması yerini yeni bir sol anlayışa bırakmaktadır.Bunun halk tabanında şekillenmesi ise kurdıstanda yaşanan halk hareketleri ve özelde Örgütleşen ve demokratik yapıyı bireyden aileye aileden sokağa sokakdan ise topluma yansıması gerçekleşmektedir.Bu nu görmek ve tarih gerçekliğinde ele alarak değerlendirme yapmak gerçekleri görmemizi sağlıyacaktır."
"Dar sınıfçı ekonomist eğilimler" bence son derece yanlış kullanılan bir kavramdır.
Ekonomizm,kendilendiciliği temel alır.
Burada sınıf kavramı,salt ekonomik alanla sınırlı ve KENDİLİĞİNDEN BİR SINIF KAVRAMIDIR.
Sınıfın nesnel konumu ile bir özne olarak kendini sınıf mücadelesinde müdahil hale getirmesi önümüze, Kendiliğinden Sınıf ve Kendi İçin Sınıf tanımlamalarını koyar.
Kapitalizm'in doğası gereği, toplum içersinde yaşayan insanlar,üretim araçlarına sahip olmadıkları için,yaşamlarını sürdürebilmek ve temel gereksinmelerini karşılayabilmek için,üretim araçlarını ellerinde bulunanlara emeklerini pazarlarlar.
Çünkü bu insanların üretim araçlarından yoksun olmaları nedeniyle yaşamak için emeklerinden başka satacakları bir şeyleri yoktur.
Bu pazarlık özgür bir ortamda gerçekleşiyor gibi görünsede,verili koşulların dayatması bu pazarlığın bir zorunluluk sonucu gerçekleştiğini bize gösterir.
Bu bağlamda bir özgür ortamdan bahsetmek olanaksızdır.
İşte insanların zorunluluk sonucu çalışmak zorunda kalması ve emeklerini pazarlaması onları sınıf konumuna sokar.
Bu konumda işçiler,sermaye karşısında ortak çıkarlara sahip bir sınıf niteliğindedir.
Ancak bu sınıf olma niteliği,Kendisi için değil,Kendiliğinden Sınıf niteliğidir.
Çünkü bu konumda işçiler sermaye için sınıf olma niteliğindedirler.
Ne zamanki yığın halinde ortak çıkarlara sahip olan bu işçiler örgütlenir ve sınıf mücadelesi sürecinde devrimci bir rol üstleneceklerinin farkına vararak ,sınıf bilinciyle hareket ederler işte o zaman Sermaye için sınıf olma konumu yerine,Kendileri için sınıf olma konumuna geçerler.
Artık mücadele ekonomik alanın dışına çıkarak politik bir savaşım niteliği kazanmıştır.
Bu noktada işçi sınıfı artık kendisi için vardır,sermaye için değil!
Bu bağlamda baktığımızda bunun neresi ekonomizm,neresi dar ve kalıpçı?
Dostlukla
veda
"Günümüzde sosyal bilimin yaşadığı ağır problemler daha yeni kültür,ekoloji,kadın sorununa ilgi duyması çizginin önemini kanıtlar hale gelmiştir.Bu çizgi eşitlik idealini sosyal bilimin karmaşasından alıkoymakla daha canlı kılmaktadır.Türkiyen in diğer sol çizgileri malasef günümüze baktığımız zaman bu yeteneği gösteremedikleri içindirki doğmatik karakterle kof bir bireysel liberalizm arasında gidip geldikleri için marjinalleşmekten kurtulamadılar.
PKK hareketinde siz yoldaşlarında tartıştığı ana eksen olan bağımsız bir kurdıstan devlet sorunu geçmişte tartışıldığı kadar günümüzdede yoğun bir şekilde tartışılmaktadır.Fak at açıkca söylemek gerekirki 90 larda dahi bir kurdıstan fazla ilgi çekmemekteydi.Hem kadro düzeyinde hemde halk tabanında."
Sosyal bilimin yaşadığı sorunlar kendinden menkul veya kendiliğinden ortaya çıkan sorunlar değildir.
Tüm bu sorunların hepsi bir sistem sorunudur.
İçinde yaşadığımız,soygun talan ve sömürünün kaynağı olan sistemin ürettiği sorunlardır.
Sistemi aşmadan,onu yok etmeden bu sorunların çözümü olası değildir.
Bu demek değil ki bu sorunların çözümü için bugünden mücadele verilmesin.
"Ayrıca devlet sorununun sosyalist ideolojidede tam çözümlenememesi bulanıklılığı artırmaktadır.özelli kle 90 larda Sovyetlerin çözülüşü ırak krizi küreselleşme bağlamında bu konular tekrar değerlendirilmiştir. eski solun aşılması yeni solun nasıl olması gerekliliği devrimci ütopyanın kendisi gibi teorik konularda yenıden değerlendirmeye tabi tutulması yapılan değerlendirmeler neticesinde eksiklikler görülüp bi nevi tamamlanabilmiştir."
Devlet sorunsalı ile ilgili Marksistlerin bir derdi yoktur.
Marksistler için Devlet zorunlu kullanılması gereken bir araçtır sadece!
Amaç Marksistler için DEVLETSİZLİKTİR.
Marksistler'in çözmesi gereken,bir sınıf diktatörlüğü olan Devletin,bir zümrenin,bir partinin değil nasıl gerçekten sınıfın diktatörlüğü olması gerektiğidir.
Devletsiz bir toplum,eğer o toplumda sınıflar varsa,düşünülemez.
Çünkü Devletin ortaya çıkışı ve varlık nedeni SINIFLARDIR.
O nedenle DEVLETSİZ toplumu amaç edinirken yanına SINIFSIZ kavramını ekliyoruz.
"Yeni teorik yaklaşımlar ve paradıgma değişikliği hareket için kaçınılmazdır.etnisi teye daha gerçekçi bir yaklaşım dar sınıfçı ekonomist eğilimleri kırığ zengin bir komunal ve demokratik duruş perspektifine götürmüştür.bu yaklaşımlar mevcutda yaşanan tıkanmayı aşmada yeterli düzeyde değildir.Fakat kendini geliştirmekte ve PKK nin 1970 lerden buyana gelip 2000 lere kadar dayanan 1970 ler paradıgması yerini yeni bir sol anlayışa bırakmaktadır.Bunun halk tabanında şekillenmesi ise kurdıstanda yaşanan halk hareketleri ve özelde Örgütleşen ve demokratik yapıyı bireyden aileye aileden sokağa sokakdan ise topluma yansıması gerçekleşmektedir.Bu nu görmek ve tarih gerçekliğinde ele alarak değerlendirme yapmak gerçekleri görmemizi sağlıyacaktır."
"Dar sınıfçı ekonomist eğilimler" bence son derece yanlış kullanılan bir kavramdır.
Ekonomizm,kendilendiciliği temel alır.
Burada sınıf kavramı,salt ekonomik alanla sınırlı ve KENDİLİĞİNDEN BİR SINIF KAVRAMIDIR.
Sınıfın nesnel konumu ile bir özne olarak kendini sınıf mücadelesinde müdahil hale getirmesi önümüze, Kendiliğinden Sınıf ve Kendi İçin Sınıf tanımlamalarını koyar.
Kapitalizm'in doğası gereği, toplum içersinde yaşayan insanlar,üretim araçlarına sahip olmadıkları için,yaşamlarını sürdürebilmek ve temel gereksinmelerini karşılayabilmek için,üretim araçlarını ellerinde bulunanlara emeklerini pazarlarlar.
Çünkü bu insanların üretim araçlarından yoksun olmaları nedeniyle yaşamak için emeklerinden başka satacakları bir şeyleri yoktur.
Bu pazarlık özgür bir ortamda gerçekleşiyor gibi görünsede,verili koşulların dayatması bu pazarlığın bir zorunluluk sonucu gerçekleştiğini bize gösterir.
Bu bağlamda bir özgür ortamdan bahsetmek olanaksızdır.
İşte insanların zorunluluk sonucu çalışmak zorunda kalması ve emeklerini pazarlaması onları sınıf konumuna sokar.
Bu konumda işçiler,sermaye karşısında ortak çıkarlara sahip bir sınıf niteliğindedir.
Ancak bu sınıf olma niteliği,Kendisi için değil,Kendiliğinden Sınıf niteliğidir.
Çünkü bu konumda işçiler sermaye için sınıf olma niteliğindedirler.
Ne zamanki yığın halinde ortak çıkarlara sahip olan bu işçiler örgütlenir ve sınıf mücadelesi sürecinde devrimci bir rol üstleneceklerinin farkına vararak ,sınıf bilinciyle hareket ederler işte o zaman Sermaye için sınıf olma konumu yerine,Kendileri için sınıf olma konumuna geçerler.
Artık mücadele ekonomik alanın dışına çıkarak politik bir savaşım niteliği kazanmıştır.
Bu noktada işçi sınıfı artık kendisi için vardır,sermaye için değil!
Bu bağlamda baktığımızda bunun neresi ekonomizm,neresi dar ve kalıpçı?
Dostlukla
veda