öykü

#1
öykümüz aşağıdaki videoyla başlasın. önce izleyelim...

https://www.youtube.com/watch?v=gTHhVgtj1do

izlediysek devam edebiliriz...


öykü


sarı saçlı mavi gözlü er, kışlasında hep o ânı; o çok uzun, çok anlamlı, heyecan ve ürperti veren; suç üstü yakalanma korkusu, öldürülme korkusu ve güzel ve çocuksu bir çift gözün içinde yaktığı ateşin sıcaklığı ile gelgitler yaşayarak kendisini suskunluğa itmiş olan o unutulmaz ânı düşünüyordu.

o zamana dek hep silaha sarılıp düşman olarak gördüklerini öldürmekte bir an bile duraksamayacağını düşünmüştü. böyle yapmıştı da. ama hepsi de uzaktan, yüzünü görmediği, ufak ve silik karartılar olarak seçebildiği hedeflerdi bunlar. ilk kez bu kadar yakınlaşmıştı bir hedefle ve ilk kez tetiği çekmek aklına bile gelmemişti. büyülenmiş, kalmıştı.

birkaç dakika mıydı; birkaç saniye mi? ne kadar süre içine dalıp kulaç atmış, kendini koyverip derinliğinde sarhoş olmuştu o gözlerin? ilk aşık olduğu kızın gözlerini mi görmüştü? annesinin ve kızkardeşinin aynı ifadelere sahip o yaşamaya tutkulu gözlerini mi görmüştü?

iyi ki ele vermemişti. iyi ki komutanı görmemişti. arkadaşları da farketseydi yine olmazdı. ama şimdi birilerine söz etmek isteğini zor zaptediyordu bundan.

sanki bir ceylanın savunmasız gözleriydi gördüğü. ama bir yandan da bir şahinin korkusuz bakışlarına sahipti. dudaklarının kıvrımında çocuksu bir muziplik vardı ve o uzun bakışma ânında her an gülecek gibiydi. keşke gülüverseydi!

keşke ölmese diye düşündü. ben de ölmesem, o da. keşke sonra yeniden karşılaşabilsek. tanışsak, adını söylese. ben de ona kendimden söz etsem. ama daha çok onu dinlesem...

terhisime de az kaldı. evime gitsem, geri dönüp o yüzün sahibini arasam. bulsam. o da beni arıyor olsa. ama mümkün olamayacak kadar güç bir hayal bu.

ama kalbim bunu neden anlamıyor? neden bu kadar hızlı ve hüzünlü çarpıyor?

...


(belki devam edebilir.)
 
#2
devam edemedi...

sarı saçlı mavi gözlü er, bir mayına basarak can verdi. saçları, kaşları, gözleri bir kömür parçasıyla çizilmiş gibi duran gerilla kız da, mukabele olarak yapılan bir saldırıda öldü. böylece er terhis olamadı. kız da köyüne, ailesine bir daha kavuşamadı.

ama başka bir ortamda buluştular. bedenleri yoktu ama birbirlerini hemen tanıdılar.

ilk önce, en son anılarını hatırlıyorlardı. akıllarında yer eden en son kişiler en önce hatırlanıyordu.

bedensiz er, bedensiz kıza bakıp şöyle düşündü:

işte onunla yine karşılaştık. istediğim yerde olmadı ama şimdi bambaşka şartlar altında beraberiz. böyle hayal etmemiştim. ama hayalime de hiç inanamamıştım. inanmamakta haklıymışım.

işte başbaşayız. bedenimiz yok, ellerimiz yok ama birbirimize dokunabiliyoruz. birbirimizin sıcaklığını duyabiliyoruz. çok tuhaf! gözlerimiz kalmadı ama onun yüzünü sanki görüyorum. nereden biliyorum o olduğunu? ama o da beni biliyor işte. nereden biliyor?

bizim kavuşmamızı engellediler ama biz yine de kavuşabildik. bedenlerimizi parçaladılar, hayallerimizi yıktılar. ama işte buradayız ve bir aradayız.

o mayını belki sen koymuştun, o mermiyi belki ben sıkmıştım. ama ayıramadık birbirimizi. işte yeniden kavuştuk.

orada seni ilk gördüğüm anda sana bağlanmıştım. bana baktığın ve bendeki bakışı aldığın anda bana bağlanmıştın. o bağı koparmak mümkün değilmiş. bunu görüyoruz işte şimdi.

bak, bedenlerimizle kopardığımız onca gürültü-patırtı, sadece çok kısa bir süre için geçerliymiş. oysa bakışlarımızın ve yüreklerimizin birbirine bağlandığı an, burada artık sonsuza kadar geçerli.

bunu tekrar unutacağız ve geri döndüğümüzde aynı hengameye tekrar karışacağız. bir süreliğine o curcunada debelendikten sonra buraya yeniden geleceğiz ve yeniden anlayacağız zamanın biticiliğini, anlamın ve düşüncenin sonsuzluğunu.

daha önce tekrar tekrar yaşanmışlıkların bizdeki izleri silinmeyecek. seni ilk hatırladığım gibi diğerlerini de hatırlamaya başladım şimdi. onlar da sensin, onlar da benim.

sen ve ben defalarca gelip gittik. birbirimize iyilikler ve kötülükler ettik. birbirimizi ilerlettik, engelledik ve yok ettik. ama birbirimizi, bir olduğumuzu anlayacak kadar geliştirmişiz işte.

bu filmi izlemiştik. bunu daha önce pek çok kez izlemişiz. yine de her seferinde tekrar unutmuşuz. şimdi hatırlıyoruz.

sana dünyada çektirdiklerimden dolayı senden özür dileme gereği duymuyorum. sen de duymuyorsun. çünki bunları artık daha farklı bir şekilde değerlendiriyoruz. dünyadaki bayağılıkları, adilikleri, alçaklıkları, canilikleri, kötülükleri hemen affetmiş gibiyiz.

o adilikleri, o alçaklıkları, o bayağılıkları bizlere ne büyük laflarla, ne cakayla, ne gür sesle benimsetiyorlardı! ikna edebilmek için bizlerin aklına yüksek ses ve kutsal amentü yoluyla müdahale edebiliyorlardı. bu sayede aklımızı şoke edip, çalışmasını, sorgulamasını bir süreliğine engelleyebiliyorlardı. en kabul edilemez vahşeti bu yolla kabul ettirebiliyor, sonsuz sabra ve tevekküle sahip insanlığı bu sayede itaatkâr kullara çevirebiliyorlardı.

ama ne oldu? hiç. işte buradayız. ne geçti elinize? işte buradasınız.

bu kıza bana pusu kurdurdunuz. ne oldu? bizim kavuşmamızı engelleyebildiniz mi? bana o kızı vurdurdunuz. ilkinde vurmadım, onu elevermedim. ikincisinde hedef gözetmeden ateş ederken ben de onu vurdum. ben vurmadım ama benden biri vurdu.

birbirimizi vurduk ama işte burada kavuştuk. ellerimiz yok ama dokunabiliyoruz. bedenlerimiz yok ama sarılabiliyoruz. kokumuzu kokumuza katabiliyoruz.

belki de şu an bir hastanenin yoğun bakım servisinde bilincim kapalı yatıyorumdur. belki de sizlerin bilinci kapalıdır. hangisi gerçek, gerçek nedir, bunu belki de bilemeyiz. ama doğru nedir, yanlış nedir, bunu bilebiliyoruz. inkar edilemez doğrular, tahammül edilemez gürültülerle ve akıllara zarar teorilerle bastırılmaya çalışılsa da, eni sonu galip gelir. işte şimdi burada olduğu gibi.
 
#3
ediyor.. alevliyıldız ediyor.. cumhuriyet tarihinden ve öncesi osmanlıdan beri ediyor..



Adana'nın Pozantı ilçesinde PKK'li olduğu iddia edilen 2 kişinin cesetlerini morgdan alarak yakmak isteyen kalabalık bir grup lastik yakarak karayolunu trafiğe kapattı.
Polis kalabalığa karşı gaz kullandı, havaya ateş açtı.
tomanın üstünde elde bayrak bu güruha müdahale edilmiş!!!!

ne öneriyorsun.. öykücü başı!!..
kürtler ne yapsın.. batıdakilerin tümü kürdistana defolsun mu?.. yoksa isyan edip dağlara mı? çıksın.. hayır.. isyan etmesin mavi gözlü asker vurulmasın mı? diyorsun.. o zaman kürdistana gitsin.. ama orada huzur var mı?..

bu "öykü"nin başı yok mu?.. kıçını yazmayı biliyorsun da başı olmalı..
öyle ya o kız neden dağa çıkmış.. yazdın mı?.. yazdın!!!!!!..
bu kıza bana pusu kurdurdunuz.
kim kurdurdu.. pekaka mı?=.. evet.. iyi de o kız dağa ebegümeci toplamak için çıkmadı ise başka bir şey içinse haliyle pusu kuracak.. ve vuracak..
sen neden? dağpa çıktıyı atlayıp., işine pusu kurmak gibi "göndermelerle" hakaret ediyorsun.. ama neden? dağa çıktı es geçiyorsun..

o kız dağda doğmadıysa., ya istanbulun bir varoşuna köyü yakılıp yerleşmiş bir ailede doğmuştur.. ilkokulda türküm doğruyum kürtler hain ile büyümüştür.. aile "akıllanmamış"!! bir kürt ise abisi babası ablası mutlaka gösterilere katılmış işkence görmüştür.. belki de kendisi görmüştür..
seçilmiş bir vekil iken yaka paça içeriye atılıp on yıl yatanları görmüştür.. amed zi,ndanlarını dinlemiştir.. dersimi., ağrıyı zilanı dinlemiştir..
bunlarda öykü.. üstelik gerçek ve hala yaşanan bir öykü.. batıki başkaca çözüm yok isyan edip dağa çıktı ise kim? göndermiş oluyor..

sen ve senin muadillerin.. mazlumu mazlum yapan koşulların değişmesi için geçtim elinizi ateşe sokmayı., kıçınızı kaldırdınız mı?.. yooo. kimileriniz bir ayağa kalktı tokadı yedi bir daha kımıldamadı bile.. en namuslu ve vicvdanlı tipleriniz bari susuyor.. ama sizin gibiler.. çürütülmüşlüğü ve boyun eğmeyi direnenlere küfrederek yok saymaya çalışıyor.. yada kaşının üstünde göz., gözünün altında altında kaş arıyor.. yani "hikaye yazıyor"..
evet.. "öykü" devam ediyor.. biz kötü kurtlara karşı savaşan kırmızı başlıklı kız iken siz poliannasınız..
poliannacılık oynamaya devam edin..
bir öyküde benden..
evde ekmek kalmamış., polianna ben alırım demiş.. ama geç vakitmiş.. polianna yolda saldırıya uğramış., üstü başı yırtılmış halde eve gelmiş.. evde bir feryat figan.. ne oldu tecavüz etmişler vah vah.. polianna üzülmeyin demiş.. tecavüz ettiler ama götü kurtardım.. :D orama bir şey olmadı.. ne güzel değil mi?..
kürt halkının ve demokrasi-özgürlük savaşcılarının önüne konulan şıklarda böyle..

siz polianna öyküleri yazın ve talep edin.. biz kırmızı başlıklı kız olmaya devam edeceğiz..
 
#4
alçakça eylemlerin kurnaz aparatçikleri öykü yazamaz. öykü yazmak insanlık değerlerinden haberdar olanların harcıdır.

latince bir söz var; cacatum est non pictum. yani, kaka yapmak resim yapmak değildir. öykü yazmak da değildir.

sana öykü yazmayı öğretemem. ama öyküyü sürdürebilirim. gözleri, kaşları kömür karası kızdan mektup geldi bana. senin "caca"na cevap. daha sonra burada yayınlarım, şayet yasaklanmazsam.

sana selam söylemiş, kırmızı şapkalı zuat.
 
Son düzenleme:
#5
alçakça eylemlerin kurnaz aparatçikleri öykü yazamaz. öykü yazmak insanlık değerlerinden haberdar olanların harcıdır.

latince bir söz var; cacatum est non pictum. yani, kaka yapmak resim yapmak değildir. öykü yazmak da değildir.

sana öykü yazmayı öğretemem. ama öyküyü sürdürebilirim. gözleri, kaşları kömür karası kızdan mektup geldi bana. senin "caca"na cevap. daha sonra burada yayınlarım, şayet yasaklanmazsam.

sana selam söylemiş, kırmızı şapkalı zuat.
bu foruma çok saldırı oldu. en son saldırıyı gotsiktiren_solcular mahlası yaptı ve senden hiç farkı yok. düşmanlığının ve saldırısının nedeni aynı.
enternasyonalist devrimciler ve benzer bir çok kurum-hareket ve forum gibi bu forumda bu insanlık dışı yaratıkların hedefindedir.


alçakça eylemlerin kurnaz aparatçikleri öykü yazamaz. öykü yazmak insanlık değerlerinden haberdar olanların harcıdır.

devlet kurumu ve araçlarına saldırıyı alçakça gören sen. devletin yaptıklarından daha çok önemseyen sen.

bu sabah imctv'de eren keskin'i dinledim. 90'lı yılları anlatıyordu, özellikle gözaltında tecavüzleri. ve şunu dedi. ben silahlı mücadeleyi ve şiddeti savunan biri değilim ama aynı şeyleri kim yaşasa eline silahı alır dağa çıkar.
ya devletin yüzünü görür, değiştirmeye çalışırız yada devlet aynı şeyleri yapmaya devam eder. barışın önündeki tek engel devlet ve onun toplumda yarattığı zihniyettir. mealinden sözler söyledi.

alevliyıldız. sen devletin yarattığı bir zihniyetsin. şu yaptıkların bile doktorluk. örnek olarak verdiğim çirkin mahlasla girip hakaret eden karakterden farkın yok. fiziki işkence ve şiddet uygulamıyor ve yapmayacak biri olabilirsin(şimdilik) ama bilincindeki çirkinliklerin fiziki şiddetten farkı yok.

bu forumu beğenme lanetle ne dersen de ama bu doktorluk işleri bırak artık.
bütün mesele budur.

yasaklanacağınızı biliyorsunuz. bunun nedenleri size bahane uydurulmadan açıkça belirtilmiş. bu forum sizin "değerli" karakterinize uygun değil anlayın artık.
 
Üst