İlişki samimiyse, kırma/kırılma ihtimali de büyüktür. Sevgilimizi, ailemizi, dostumuzu kırarız hep. Eğer kıymetliyse ilişki, harcayıp gitmek olmaz. Hata bizdeyse özür dilemeden olmaz. Birinci aşama; insanın hatalı, hem de çok hatalı olacağını yürekten kabul etmesi. "Yürekten" diyorum. Çünkü her şeyi söylemesi kolay. Mesele, onu içinde hissedebilmekte.
Burada hepimizin düştüğü tuzak da normalde öyle biri olmadığımız için sinirlendiğimizde ya da kırıldığımızda öyle şeyler yapamayacağımızı, söylendiği kadar kalp kırmış olmayacağımızı sanmamız. Halbuki kırılınca, incinince, sinirden gözü dönünce herkesin kendisinden başka birine dönüşebilme ihtimali var. Kendini tutmayı, törpülemeyi bilse!..
Sarf edilen cümle için ardından onlarca cümle kurma zorunda kalmayı ise kimse istemez. Bunlar baş ağrıları verir insana, bıkkınlık verir. Ama insanız. Eşer beşer yine yaparız. Zıtlıklar eşit derecede gerçektirler, düşündünüz mü hiç ?..
Zoru-kolayı yok bunun. Kolayı; her şeye rağman konuşmak.
Zoru; dolanbaçlı yollardan geçerek kurgulanmış cümlelerle konuşmak. Onun bu yolu seçmesinin nedenini dinleme zamanının geleceğini hesaplamak.
Zoru; keskin sirke gibi yanmak içten içe. Aslında kendinde hata olduğunun farkına varmak.
Kolayı; "İnsanım, hata yapabilirim."
Zor olanı bir kenarda karşıdan gelecek adımı sabırla bekleyip tırnaklarını yiyerek beklemek.
Kolayı; İlk adımı atmanın karekterinden bir şey eksiltmeyeceğini anlamak. Yok, gurursuz olmak değil, asla.
Hakkını sonuna kadar savunmak gerekirse; ama O'nu dinlemeye de zaman ayırmak. Zor olan, sonradan pişman olmak. Kolayı; pişmanlıkla işi olmamak...
Daha önce de hep yazdığım ve söylediğim gibi hayatı kolaylaştırmak ve mümkün olduğunda net yaşamak gerekir. İstiyorsak bunu da yapacak olasılıklar elimizde, hayatı kolaylaştırmak için. Değerlerinizin değişmesine izin vermeyin.
Ne dejenere et, ne de dejenere ol.
-Sinem ÖZGÜR-
Burada hepimizin düştüğü tuzak da normalde öyle biri olmadığımız için sinirlendiğimizde ya da kırıldığımızda öyle şeyler yapamayacağımızı, söylendiği kadar kalp kırmış olmayacağımızı sanmamız. Halbuki kırılınca, incinince, sinirden gözü dönünce herkesin kendisinden başka birine dönüşebilme ihtimali var. Kendini tutmayı, törpülemeyi bilse!..
Sarf edilen cümle için ardından onlarca cümle kurma zorunda kalmayı ise kimse istemez. Bunlar baş ağrıları verir insana, bıkkınlık verir. Ama insanız. Eşer beşer yine yaparız. Zıtlıklar eşit derecede gerçektirler, düşündünüz mü hiç ?..
Zoru-kolayı yok bunun. Kolayı; her şeye rağman konuşmak.
Zoru; dolanbaçlı yollardan geçerek kurgulanmış cümlelerle konuşmak. Onun bu yolu seçmesinin nedenini dinleme zamanının geleceğini hesaplamak.
Zoru; keskin sirke gibi yanmak içten içe. Aslında kendinde hata olduğunun farkına varmak.
Kolayı; "İnsanım, hata yapabilirim."
Zor olanı bir kenarda karşıdan gelecek adımı sabırla bekleyip tırnaklarını yiyerek beklemek.
Kolayı; İlk adımı atmanın karekterinden bir şey eksiltmeyeceğini anlamak. Yok, gurursuz olmak değil, asla.
Hakkını sonuna kadar savunmak gerekirse; ama O'nu dinlemeye de zaman ayırmak. Zor olan, sonradan pişman olmak. Kolayı; pişmanlıkla işi olmamak...
Daha önce de hep yazdığım ve söylediğim gibi hayatı kolaylaştırmak ve mümkün olduğunda net yaşamak gerekir. İstiyorsak bunu da yapacak olasılıklar elimizde, hayatı kolaylaştırmak için. Değerlerinizin değişmesine izin vermeyin.
Ne dejenere et, ne de dejenere ol.
-Sinem ÖZGÜR-