proletersosyalist'e yanıtlar

#21
''Barzani ile çatışma şu bu.. Bunlar ayrı.. Ama sonuç olarak bu müdahale Pkk'ye alan açtı, öncekinden daha güçlü mevziler elde etti.''

''mesela.. örneğin.. saddam ordusundan aldığı silahları pkk'ye mi? verdi.. barzani buyrun sınırda konuşlanıp t.c.'ye saldırabilirsiniz mi? dedi.. ve bunları yaparken barzani yollarına gül mü? döktü... yoksa engel mi? oldu.. abd t.c.'ye bir dizi araç gerek mi? verdi.. iha skorsky vs.''

Silah konusunda merkezi Irak devletinin ve ordusunun dağılmasından sonra herkes bir şeyler elde etti, herkesin eline bir şeyler geçti. Yani birilerinin gelip özel olarak buyrun alın demesine gerek yok boşluk olunca herkes nemalanır bundan, nemalandı da. Bunun haricinde şunu diyorum; Abd'nin gerek birinci gerek ikinci ırak savaşı pkk'ye ve daha genelinde Kürtlere alan açtı, bu nesnel bir gerçek. Bölgede daha güçlü konum elde ettiler. Birinci ve daha sonra ikinci savaş sonucu olarak oluşan boşluk sonrası açılan alanda Abd asıl olarak elbette ki kendi müttefiklerini(mesela Barzani) güçlü konuma getirmeye çalışır ama oluşan boşluk sonrası başka güçler de etkin konuma gelebiliyor ve Abd'de bunlarla çeşitli ilişkiler geliştirmeye çalışıyor. Yani somut duruma baktığımızda siz her ne kadar Abd açılan alanda Pkk'yi değil Barzani'yi destekledi deseniz de(doğru da) boşluğun oluşması objektif olarak Pkk'ye de yaradı. Ben burada objektif durum tespiti yapıyorum yargılamıyorum. Benim için daha sonra gelişecek süreç asıl olarak önemli.

Tc'ye silah sattı konusuna gelirsek; zaten Tc'ye hep silah verir, Tc bir Nato üyesi. Ama Abd'nin Pkk konusundaki tutumu size her türlü desteği veriyoruz mutlaka yok edin midir yoksa uzlaşın, anlaşın mıdır?

''dostum.. hoş gör ama bilmiyorsan elinin altında internet var biraz çabala öğrenirsin.. t.c. ile iran anlaştı ve iran saldırıya başladı bu taraftanda t.c. gelecekti ama iran ilk saldırı dalgasında tokatı yedi çakıldı kaldı.. t.c. de bu taraftan saldıramadı.. araştır bulursun.. yani iranda pkk örgütlü.. ve dahi güçlü..''

Ben Pkk İran'da yok falan demedim ki. Ben emperyalizmin bölgeye müdahelesinin Pkk'ye objektif olarak alan açtığını, daha güçlü konumlanmasına yol açtığını söyledin. Örnek olarak Irak'da gelişen süreç ve Suriye'yi verdim. Elbet İran'da da örgütlüdür Pkk ama madem güçlü ilan etsin özerkliği, kursun kantonları? Yapabilir mi? Peki yarın emperyalizm İran'a müdahale etse yapma ihtimali ne kadar çok artar değil mi? Anlatmaya çalıştığım bu. Siz başka yere çeviriyorsunuz konuyu.

''aynı soruyu tekrarlayayım.. emperyalizm işbirlikçileri kimler ve ilişki dediğin şeyler nedir? ikincisi., bölgede emperyalizm ile ilişkili olmayan güçler kimler ve pkk bunlarla ilişkili değil mi?.. lütfen yanıtlarmısın..''

Emperyalizm işbirlikçileri kimler? Öso, TC, Barzani, Irak'da çeşitli sünni gruplar, Suudiler, Katar vs. Bölgede bu işbirlikçi koalisyonun karşısında ise Baas, İran, Irak'da çeşitli Şii gruplar ve Hizbullah duruyor. Bunlarla ilişkiye gelince.. Bugün gelinen aşamada Öso ile de Peşmerge ile de ve emperyalizmin bölgesel işbirlikçileriyle de ilişkiler geliştirilmiş durumda. Baas'a karşı ise bazen daha olumlu yaklaşımlar var bazen de Emperyalist çevrelere şirin gözükmek için onların servis ettiği haberler ve onların argümanları üzerinden çeşitli yaklaşımlar geliştiriliyor. Ancak hala Baas ile bağlar kopmuş değil böyle bir niyetin olmadığı da söyleniyor. Ama Pyd'yi Öso'da resmedilen işbirlikçi koalisyonun içine yada onlarla işbirliğine emperyalist güçler dahil etmek istiyor. Ben Pyd buraya dahil oldu yani emperyalizmin işbirlikçisi oldu demiyorum ama böyle bir ihtimal var ve hareketin içinde bu yönde eğilim gösterenler var. Son gelinen süreç devamında böyle bir pozisyona evrilmeye yol açabilir ama bu durum gerçekleşmeyebilir de. Dolayısıyla ben mevcut şartlarda aceleci bir tahlil yapmıyorum. Bunu yapanlar Kürt Hareketini zaten başından itibaren işbirlikçi olarak kodlamış ulusalcı kafalar. Bu süreç olmasada onlar yine aynı şeyleri diyorlardı ve diyeceklerdi.

''aynen doğru da ya esad ordusu ne boklar yedi.. sen bunlardan bi habermisin..muhalifleri katletti tecavüz etti.. el muharebat mit'den farksızdır..''

Baas ordusunun ne yaptığını gayet iyi biliyor ve görüyoruz. Baas ordusu çocuk katillerini tarihin çöplüğüne yolluyor, kadınları köle olarak satan anlayışa karşı savaşıyor, Nusayri olduğu için Hristiyan olduğu için yani sünni olmadığı için bireyi insan yerine koymayan katleden anlayışa karşı savaşıyor, ülkelerini işgal etmek isteyen işgalcilere karşı savaşıyor. Baas Ordusu ve yerel Suriye milisleri sürü değil halk olmanın, kadın olmanın, aydınlanmanın, dini tahakkümden kurtulmanın ve emperyalizme karşı bağımsızlığın savaşını veriyorlar. Varın siz tekfirci, ortaçağdan kalma kafalar nasıl katledildi diye üzülün biz burda bir halkın kahramanca duruşunu görüyor ve boyun eğmemesini selamlıyoruz.

''suriye halkı derken kimleri kasdediyorsun.. suriye vatandaşlarını mı? yoksa kürtleri ermenileri dürzileri ve sunni arapları mı?''

Suriye halkı derken emperyalizme karşı savaşan yobazlara karşı savaşan tüm halkı kastediyorum. Kadınlar, Nusayriler, Sünniler, Hristiyanlar önemli değil. Kim cahiliyiye karşı aydınlanmanın savaşımını, kim dünya imparatorluğuna karşı bir ulusun bağımsızlığını savunuyorsa o halktır.

''pyd faşist esad ile yer yer uzlaşıyor ve uzlaşmak isterim diyorsa öso içinde aynı duruşa sahiptir.. öso ile olan ilişkileri emperyalizm olarak gören gözün esad rejiminin rusya ile ilişkilerini sosyalist mi? görüyor.. rusya hala sosyalist mi? sanıyorsun.. küresel kapitalist hegomanya(emperyaliz m) dışında bir güç olarak mı? görüyorsun.. merak ettim.. de..''

Faşist Esad saçmalığını siz gidin yandaş medyada yada BBC gibi emperyalizmin medya organlarında satın. Esad Suriye halkının bağımsızlık savaşımının önderidir. Burjuvada olsa bir sosyalistin görevi bağımsızlık savaşı verenlere saygı duymaktır. Öso gibi işbirlikçi ve ortaçağdan kalma katil sürüsünü Esad ile aynılamak da emperyalist hegemonyanın liberal zehirlerine maruz kalmaktır.

Rusya ile ilişkilere gelince.. Öncelikle Rusya küresel değil kıtasal bir güçtür. bunu belirtelim. Ayrıca ekonomik olarak emperyalist olacak kadar yani Abd ve batı sermayesi ile rekabet edecek, onların hegemonyasına karşı alternatif üretecek kadar sermaye birikimine, güce sahip değildir. Kaldıki Rus oligarşisinin bir çoğu böyle bir hedef gütmemekte. Çoğu batı sermayesi ile bütünleşmek, batı sermayesi ile işbirliği geliştirmek istemekte. Putin ise farklı bir duruşa sahip bu konuda. Gerek Rusya'nın bir çok kuruluşunu ve genel anlamda ekonomisini emperyalizmin sömürüsüne açmayı istememekte gerekse de daha önce sömürü mekanizmasına dahil edilen bir çok kurumu(Gazprom gibi) tekrar kamulaştırdı. Yani Putin basitçe Rus oligarşisinin yayılmacı hedeflerini temsil etmiyor. Zaten Rus oligarşisinin batı sermayesi ile rekabet edecek kadar böylesine bir birikimi olmadığı gibi yukarıdada değindiğim gibi Rus oligarşisi batı sermayesi ile bütünleşen, iç içe geçen yada geçmek isteyen bir yapıda. Zaten bu yapıları Putin'i bir çok kamucu politika geliştirmeye itti. Kaldıki tüm bunları geçtim ortada şu anda ve uzun süredir net bir dünya gerçekliği var; Abd'nin askeri veya politik baskı mekanizmalarıyla, batı sermayesi bugün daha önce giremediği, ulaşamadığı bir çok bölgeye ulaşmak istiyor. Bu hedefinden dolayı çeşitli ülkelere saldırılar gerçekleşiyor. Abd'nin şu anda ve uzun yıllardır da hem Ortadoğuda ve son yıllarda artmış olmak üzere Kafkasyada, Orta Asya'da ve Doğu Asya'da işgal de olmak üzere çevrelemek, kuşatmak gibi yayılmacı bir politika geliştirdiğini görmüyor musunuz? Peki siz Rusya'nın küresel çapta böylesine saldırgan ve yayılmacı bir politika izlediğini görüyor musunuz?

Emperyalist saldırılara karşı bahsettiğim bölgelerde bir çok ülke, halk direniyor, teslim olmuyor. Rusya'da direnen, teslim olmayan ülkelerden biri ve diğer teslim olmayan halklarla, ülkelerle dayanışma içinde. Emperyalistler tüm bu direnişlere çamur atmak için çeşitli saçmalıklar ortaya atıyor, antiemperyalizmi çoktan unutmuş bazı''solcular'' da kendi tutumlarını aklamak için bu saçmalıkları önümüze sürüyor.
 
#22
''2010'ları bir tekrar kuruluş veya atılım süreci olarak görebiliriz. Bu benim öznel yorumum.''

''gör.. dinlerim.. ama atılım dediğinde somut birşeyler de göstermek zorundasın.. yani.. şehir gerillası ve kır gerillası anlamında göstermelisin.. mahalledeki işleri değil.. bunlar gerçekten partinin alt birimi olan cephenin işleridir.. ama cephe bu eylemleri yapacak kadar nitelik kazanmış ise parti daha fazla nitelik kazanmış olmalıdır.. parti nerde??..
yani.. cephenin geldiği aşamaya denk düşen bir parti ve mücadelesi yani pass aşamaları diyorum.. anlatabildim mi?..''


Ben zaten sırf mahalle örgütlenmeleri, çalışmaları değil buda bir parçası ama şehir gerillası eylemlerine bakarak da bunu söyledim. 2000'li yıllarda çok az bazı örnekler dışında DHKP'nin pek şehir gerillası eylemlerini, ses getirici propaganda eylemlerini göremedik. Ancak 2010'lardan itibaren vurucu ve ses getirici eylemlerin sayısı gitgide artmakta ve çoğalmakta. Ben bunu şuna bağlıyorum; gerek parti içi çatışmalar gerek yapılan operasyonlar ve hapishanelerde yaşanan katliamlar örgütün kadrosunda büyük bir daralmayı getirdi. Bunu aşacak bir birikim 2000'li yıllar da tam anlamıyla gerçekleştirilmedi. Dediğim gibi eylemler var ama çok az. 2000'li yıllar legal çalışmalara, mahalle çalışmalarına ağırlık verildiği, bir anlamda nefes alındığı ve yeniden güç toparlandığı yıllar oldu bence. Şu anda ise örgüt gerekli birikimi yarattığını düşünüyor ve gerek oligarşiye gerek emperalizme karşı silahlı eylemler git gide artmakta ve gelişmekte. Bundan sonraki aşama şehir gerillasından kır gerillasına sıçrama olabilir. Ama süreçler mekanik bir şekilde ilerlemiyor. Şehir gerillası eylemlerini arttrdığınız süreçler örgütsel anlamda sempatizan ve devamında kadro anlamında en çok atılım yapabildiğiniz dönemler olduğu gibi en yoğun baskıya maruz kaldığınız dönemler de oluyor. Dolayısıyla iniş çıkışlar var. Birde kır gerillasının bugün nasıl örgütleneceği, nerelerden başlanacağı da ve süreç içinde karşılaşılan durumlara karşı nasıl taktikler geliştirileceği üzerine de çok yoğun tartışmalar geliştirilmeli. Şunu söyleyebilirim; PASS stratejisine göre önümüzdeki süreçte(1-2 yıl belki şartlara göre 4-5 yıl) DHKP kır gerillasını örgütlemeli(tabi çok özel bir durum yaşanmazsa). Ancak DHKP hala kır gerillasını düşünüyor mu yoksa şehir gerillası ağırlıklı bir eksen ve şehrin yoksul bölgeleri odaklı bir strateji mi geliştirmeyi düşünüyor? Evet Pass'a göre kıra yönelmeli ama söylemlere bakınca bahsettiğim olasılık da ihtimal dahilinde. Siz daha önce bahsettiğim bu ihtimale(yani köylü yerine kent yoksulunun ve kır yerine yoksul mahallelerin hakim olduğu bir anlayış üzerinden geliştirilen halk iktidarı stratejisi) itiraz etmiştiniz ama mevcut pratiğe ve çeşitli söylemlere bakınca ben bu yönde ilerlemenin de olabileceğini düşünüyorum. Tabii bunlar çeşitli olgulara bakarak benim kişisel tespit veya öngörülerim DHKP doğrudan bunu söylüyor denemez. Daha önce bu noktada karışıklık olmuştu benimde hatamdan.

''İkinci maddeye gelirsem daha öncede belirttim bir komünist örgüt yatay, kitlelerin doğrudan katılımının ve karar vericiliğinin ve bunun ötesinde uygulayıcılığın da olduğu örgütlülüklere karşı çıkmaz.''

''ama bunlara da partinin cephesi demez.. yani thkp yada aynısı diyen dhkp diyemez.. çizgisel değişim varsa açıklasınlar.. lafa geldimi hep aynıyız diyorlar.. bunlara kitle örgütlenmeleri denir.. seni okuyorum ama sen olarak okuyorum.. yazdıklarının thkp-dhkp çizgisi ile ilgisi yok..''

Bunlara derken kastettiğiniz Halk Meclisleri gibi çeşitli yerel mahalle örgütlenmeleri ise bunlara doğrudan Cephe denmiyor zaten. Cephe ve bu örgütlenmeler ayrı olarak olarak işletiliyor ve bu örgütlenmeler dediğiniz gibi kitle örgütlenmeleri olarak görülüyor. Belki bazı karışıklıklar veya iç içe geçmeler olabilir o kadar.
 
#23
sevgili proleter sosyalist,tartışmayı izliyorum.Burada iki farklı paradigmayı savunan insan tartışıyor.İkisi farklı paradigmaları savunsalar dahi "emperyalizm" konusunda sevgili suat da lenini örnek göstererek sen ve senin gibi düşünenleri eleştiriyor.

EMPERYALİZM neydi??? kapitalizmin geldiği son aşama??? peki sömürgecilik neydi???? işte burada kavram karmaşası yaşanıyor.EMPERYALİST DEVLET kavramı??? böyle bir kavram kullanıldığı vakit emperyalizmin içini de boşaltmış olursun.Emperyalizm bir sistemdir "devlet" değildir.Bu sistemin içinde sömürgeci devletler olur.Bu sömürgecliğin de biçimleri olur.Misal TC devleti kürdistanı ilhak etmiştir bu ilhak üzerinden geliştirilmiş bir sömürgeciliktir.Bir de "yeni sömürgecilik" diye bir kavram var bu da "bağımsız" olan devletler üzerindeki küreselleşen devletlerin hegemonyasını ifade etmektedir.Sevgili suat buna örnek verirken TC devletinin kuruluşunu örneklemiştir.Yani TC uluas devletinin hikaye tarih !!! yazımının dışında ingiliz-abd sömürgeci devletlerinin "bağımsızlık" kılıfı üzierinden yarı sömürge osmanlının yeni sömürge türkiyeye dönüşümüdür diyor suat arkadaş.Bu örnekten sonra da bütün b u küresel sistemdeki aktörlerin konumlarını analiz ediyor.

Rusya küresel değil kıtasal bir güçtür.
bu tarz yaklaşımlar Sovyetler birliği yıkılmadan önce de vardı.SSCB nedir ne değildir?? tartışması çok yapıldı.Sovyetler açıkça doğu almanyayı çekloslovakyayı macaristanı ilhak ediyordu fakat"emperyalist sistemin parçası değil" gözüyle bakılıyordu.Aynı işi bugün rusya üzerinden de işletiyorlar.Rusya kırımı ilhak etti!!!! apaçık yayılmacılık üzerinden bunu yaptı.Bugün türkiyede bahsedilen "yeni osmanlıcılık" siyaseti rusya da "yeni sovyetçilik" şeklinde yorumlanıyor sovyetlerden bakiye kalan ülkelerde hala egemen olmaya çalışan ve apaçık işgal girişimine bile giren bir rus ulus devlet politikası var.

Nasıl ABD bunu latin amerikada uzun süre işlettiyse rusya da doğu avrupada cirit atıyor.Fakat ABD ye küresel güç olarak gören bizler Rusya nınm bu "kıtasal" yayılmacı anlayışına rağmen "küresel" olmuyor öyle mi???

Öncelikle kafamızı netleştirelim emperyalizm bir sistemse bunun farklı tekelci ayakları farklı sömürgeci ayakları vardır.Anti emperyalist olmak da ancak bu "kapitalist sistemin dışına" çıktığın süreçte olabilir.Peki suriye böyle bir ülke mi??? uzun süre küçük burjuva diktatörlüğü dneid bu ülkeye faıkat borsasıyla mali sermayesiyle gayet de "kapitalizmi" içselleştirmiş bir devletti suriye.


Çok büyük bir kavram karmaşası var.Suriye emperyalizme karşı savaşıyor!!!! hayır suriye anti kapitalist mücadele falan vermiyor.Suriye sömürgeci kliklerin biriyle savaşırken diğerlerinden yardım alıyor.Bunlardan birisini tercih emtek durumunda mıyız????

DHKP esaddan çok esadçı.Esad hiçbir zaman Rojava ya bu kadar sert çıkamaz.Bugün Esadın destekçisi bazı güçler Rojavayı selamlıyorlar fakat DHKP Esaddan çok esadçı olduğu için bu "selamlama" yı bile görmüyor.Gir bak internete mihraç ural diye.Kim olduğunu gayet iyi biliyorsundur.Geçmişin el muhaberat (suriyenin MİT i) nin elemanı bugün Esadın yanında savaşan bu kişi Rojavadaki öz yönetimi selamlıyor.Öcalana "başkan" diyor.

Evet ÖSO yu eleştir katiller sürüsü vesaire de fakat suriye nin de ne menem bir ülke olduğunu biliriz.Bugün rojava da hala asimilasyon için yerleştirdikleri arap köyleri bulunmaktadır ve o köylerin girişlerinde esadın fotoğrafları bile var.Fakat halk o köylerin dışında öz yönetimini kurmuş kendi iradesini örgütlemiş.

Misal faşist esad!!!! demiş suat arkadaş.Baas partisi nedir necidir??? küçük burjuva tanımlaması onların "faşist" olmalarının üstünü örme amaçlıdır.Baas partisinin parti marşı eğlencelidir "çok yaşa arap baası" diye başlar.Senin burada gelip esad koruması yapman iran da humeyni koruması yapmaktan farklı değildir ABY yle savaşıyor diye DAİŞ e "anti emperyalist" demek gibidir.

O yüzden kavramlar üzerinde hoplamamak lazım.Emperyalizmin bir sistem olduğunu unutmadan cevap vermek lazım.Baas ne için savaşıyor??? uzun süre ne yaptı???? sömürgeci devletler onlara savaş açmış peki biz ne yapalım hangisi daha yayılmacı hangisi daha az diye mi bakalım??? öyle bakarsak btün sömürgeci devletler ortadoğuyu kurtarmak için buraya el atıyorlar hiçbirine güvenemeyiz.O yüzden Rojava ve KÖH diyor ki ÖZ YÖNETİM.Sen bunu kuracaksın ki kimse seni ele geçiremesin.Temel amaç ne kapitalist modernitenin dışına çıkmak yani emperyalizmin.
 
#24
''iç içe geçmiştir tespiti de zaaflıdır.. bunu bankası olan sanayi tekelleri ve sanayisi olan bankalar için söylerler ama burada aslolan mali sermayedir.. sabancı Akbank küresel ilişkilerine bak.. yabancı sigorta şirketlerine bağlı oyak bile böyle..
iç içe geçti dersen hiç bir sanayiye sahip olmayan küresel mali oligarşi için ne diyeceksin.. çin "milli" sermayesi içinde bir tane küresel güçte banka var mı?.. hatta yerel olarak başat olan var mı? yok.. sadece sanayi var.. Japonya bile böyledir..''


Evet mali sermaye bugün aslolandır fikrine bende katılıyorum. Bugün uluslararası mali sermaye üretimi, fabrikayı vs. aşmış durumda. Aslında zaten çıkış olarak da farklı iki kol mali sermaye ve fabrika sahipleri. Mali sermaye tefeci tüccara köken olarak dayanmakta sanayi burjuvazisi ise küçük manüfaktür üreticilerine. Süreç içinde bu iki kol aslında bütünleşip, iç içe giriyor. Biri diğerine dönüşüyor diğeride ona ama bu bütünleşme yine de mali sermaye hegemonyasında. Bugün gelinen nokta ise mali sermayenin bu ilişkinin de ilerisinde daha aşkın bir noktada bulunması.

Çin'e de kısaca değinirsem.. Çin milli sermayesinin durumu klasik şablona uymuyor. Çünkü bunların önemli bir bölümü Komünist Partililer. Şu şekilde değil yalnız; hani burjuvadır KP bunları kendi içine dahil eder tam tersi KP kendi üyelerini burjuvalaştırıp, sermaye sahibi yaptı. Bunuda bir avantaj olarak görüyorlar. İleride KP olarak bunları geri kamulaştırıp komünizme doğru adım attıklarında partili oldukları için geçişin kolay olacağını düşünüyorlar. Böyle bir şey yapmalarındaki zihniyetin temeli de üretim araçlarını geliştirme zihniyeti. Çin Deng'den beri öncelik olarak üretim araçlarını geliştirmenin gerektiğini ancak üretim araçları çok ileri düzeyde geliştiğinde komünizme ulaşabileceğini düşünüyor. Bundan dolayı da üretim araçlarını geliştirmek, ilerlemek için kapitalizme, uluslararası sermayeye kapılarını baya bir açtılar. Ama süreç ne getirecek, nasıl ilerleyecek göreceğiz. Dolayısıyla Çin'de ki kapitalistleşmenin, milli burjuvazinin özü böyle bir noktaya da dayandığından(komünizmin altyapısını kurma) mali sermaye noktasında öne çıkmamaları belki normal çünkü bu üretim araçlarına bir gelişim getirmez ama isteseler de yapabilirler yani yaratabilirler miydi güçlü bir mali sermaye ağı bilemiyorum.

Japonya'yı ise bir nevi sömürge olarak görüyorum. Dolayısıyla uluslararası sermayeye bağımlı onların hegemonyasında olmaları normal. Bunuda mevcut yapılarıyla aşamazlar.

''Mali sermayeler sanayiyi kontrol eder sanayicilerin bir çoğu da mali sermayenin içine dahil olmuştur. Ayrıca bu ikiside sömürücü konumda olduğu için bunların çelişkileri oligarşi içi iç çelişkiler olur. Ama bu iki sınıftan herhangi biri diğerine karşı yoksullarla birleşip devrimci bir mücadeleye katılmaz.''

''yapma.. 1789 burjuva devrimi dediğiniz nedir?.. paris komünü sürecinin başında ulusal komitede yer alanlar kimlerdir.. yine ispanya iç savaşında cumhuriyetçi kesimler.. elbette sonra ayrışır aynı şey küçük burjuva dediklerin içinde geçerlidir..''

1789 burjuva devrimi diyoruz ama devrimi devrim yapan kimlerdi? Sanayi burjuvazisi mi? Hayır. Sanayi burjuvazisi reformisttir, sanayi burjuvazisinin istediği kendinin önü açacak koşulların oluşmasıydı ama mali sermaye ve aristokrasiye karşı radikal bir savaşı yoktu. Kendinin önünü açacak koşulların oluşmasına kadar mücadele eder evet ama sonra hemen uzlaşır. Eğer 1789 onların kontrolünde devam etse bugün gerçek anlamda bir devrimden bahsetmezdik. Fransız devrimini devrim yapan Jakobenler yani küçük burjuva kökenli devrimcilerin öncülüğüdür. Onlar işi krallara, tüm aristokratlara karşı savaşacak kadar köklü bir radikalizme götürmüştür. Onların bu tavrından rahatsız olan ve kendilerine karşı rüzgarın dönme ihtimalinden korkan büyük burjuvazi de klasik seçkinlerle işbirliği yaparak, fırsatı elde ettiğinde Jakobenleri indirmiştir iktidardan. Dolayısıyla ben küçük ve büyük burjuvaziyi aynılamıyorum. Biri evrimci ve reformisttir uzlaşıcıdır klasik konumu ezenlerin yanıdır diğeri ise devrimci, radikal bir yöne sahiptir ve ezilenlerle birlikte ezenlere karşı hareket edebilir. Mutlak olarak böyledir demiyorum farklı örneklerde var ama dediğim yapıda örneklerde çok.

''en önemlisi.. kapitalizmin küreselleşmeyi tamamladığı bir tarihsel dönemde bağımsız devlet düşüncesi teorine bile aykırıdır..''

Hayır aykırı değil. Önce verdiğiniz örneğe bakalım onun üzerinden de devam edeceğim;
''Kapitalizm emperyalizm çağının sömürge politikasından söz ederken şu noktayı özellikle belirtmek yerinde olacaktır-ki......bu çağın özelliklerini başlıca ülkelerin yanlızca sömürge sahipleri ve sömürge ülkeler olarak iki ana grup halinde toplanması degildir, görünüşte siyasal bağımsızlıklarına sahipmiş gibi olan ama gerçekte mali ve diplomatik bir bağımlılığın ağı içine düşmüş değişik bağımlı ülke biçimleride vardır. Bu biçimlerden birine yarı-sömürgelere biraz önce değinmiştik. Bir başka biçimin örneğini bize Arjantin sunmaktadır. Güney Amerika ülkeleri özellikle Arjantin mali yönden Lonraya o denli bağımlıdırki, bu ülkenin neredeyse İngiltere'nin ticari bir sömürgesi olduğunu söleyebiliriz...Portekiz siyasal bagımsızlığının yanında mali ve diplomatik bağımlılığın biraz farklı bir örnegini vermektedir. Bağımsız egemen bir devlettir Portekiz, ama aslında... (l70l - l7l4).. bu yana İngiliz himayesi altındadır..ve İspanyaya karşı savaşımında... Portekizi ve sahip olduğu sömürgeleri savunmuştur. (Lenin emperyalizm sy.l03-l04.) (altını biz çizdik)''

Burada Lenin görünüşte bağımsız olan, özgür olan ama özde sömürge olan mali, ekonomik anlamda uluslararası sermayenin hegemonyasında olan onların belirlediği yön çerçevesinde ekonomisini, sanayisini, ticaretini şekillendiren ülkelerden bahsediyor. Bu daha sonra daha gelişkin bir şekilde yeni sömürgecilik adında ortaya kondu, dolayısıyla bilmediğimiz bir şey değil. Bir çok ülkenin görünürde bağımsız olsada uluslararası sermayeye bağımlı olduğunu biliyoruz. Peki bir ülke hem politik olarak bağımsız hemde bunu gerçek anlamda bir bağımsızlığa dönüştürüp ekonomi konusunda geliştirilen politikalarla tamamlamak istiyorsa? Bu imkansız mı? Hayır değil. Peki bunu sadece Komünistler mi yapabilir yada bunun için mücadele eder? Hayır. Lumumba, Nkrumah, Sankara bunlar kim? Ne için mücadele ediyorlardı? Peki Mişel Eflak, Kaddafi ve Nasır? Bizde Doğan Avcıoğlu'nun Yön/Devrim Hareketi? Güney Amerika'ya gittim Ekvator başkanı Roldos kimdir? Panama başkanı Oscar Torrijos? Örnekler çoğaltılabilir. Bu bahsettiğim liderlerin ve onların hareketlerinin hepsi ülkelerinin politik bağımsızlıklarının göstermelik olduğunu özde emperyalizm tarafından sömürüldüklerini savunuyor, yeni sömürge ülkelerinin ancak politik olarak bağımsızlıkçı bir duruşla bütünleşen bir ekonomik mücadeleyle özgür olabileceğini savunuyorlardı ve bunların bir çoğu kendilerini sosyalist olarak tanımlamalarına rağmen hiçbiri komünist değildi. Bazıları başarılı oldu, bağımsız bir ülke, halkçı bir düzen inşa ettiler bazıları başarısız oldu ama arkalarında önemli miraslar, direniş figürleri bıraktılar mesela Sankara sadece Burkina Faso halkı için değil tüm afrika halkı için antiemperyalist bir çizginin sembolüdür ve her verilen mücadele onu yaşatacaktır her mücadelede ondan ilham alacaktır. Ancak önemli nokta tüm bu sürecin bize gösterdiği emperalist hegemonyanın halkı son derece geri kalmış gözüken bir çok ülke tarafından delinebileceğidir. Ve bunu yapanların da illa Komünist olmadığıdır. Ayrıca bağımsızlık bir hayal değildir. Dünde oldu, bugünde var bundan sonrada olacak ve halklar bu uğurda savaşmaya devam edecek.
 
#25
proleter sosyalist.. toplum bilimi ve sosyoloji doğru-yanlış ikilemi üzerinden işletilmez.. çünkü bu alandaki doğrular görecelidir.. yanlışlar da öyle.. bir tespitin doğruluğu yıllar sonra bir olay-olgu üzerinde netleşebilirken., bir yanlış da aynı şekilde yıllarca doğru sanılırken bir aşamada net yanlışlığı görülür..

bazı ilkeler ve formatlar vardır.. farklıdır da kim hangisini temel alıyorsa., doğru-yanlış tespitlerini bu temel alfdığı ilke-formatlara göre düzenler.. yani herkesin bir doğrusu mutleka vardır.. burada aslolan BU FORMÜLASYONDAKİ İÇ TUTARLILIKTIR.. yani tespitlerin temel alınanla ilgili uyumluluk ve tutarlılıkları..

Emperyalizm işbirlikçileri kimler? Öso, TC, Barzani, Irak'da çeşitli sünni gruplar, Suudiler, Katar vs.
bu tespitindeki gerçeklik nedir?.. saydıklarının abd ile olan ilişkileri.. çünkü sana göre emperyalizm=abd oluyor..
Bölgede bu işbirlikçi koalisyonun karşısında ise Baas, İran, Irak'da çeşitli Şii gruplar ve Hizbullah duruyor
bu tespitindeki gerçeklik ise., saydıklarının abd ile çatışmalı yada abd'nin bunlarla çatışmalı olması.. çünkü sana göre abd=emperyalizm oluyor..

tamam bu tespitindeki temel alınan ilke ve format bu ise bunu her şekilde tutarlıca işletmek zorundasın..

daiş.. abd ile çatışmalı öyle ise anti emperyalist.. öyle mi? değil ise daiş nedir?..
ülkelerini işgal etmek isteyen işgalcilere karşı savaşıyor. daiş de aynı şeyi söylüyor.. sadece abd emperyalizmi olarak bakmıyor.. bütünsel bakıyor.. emperyalizmi bütün batı uygarlığı olarak görüyor ve ilginç bir tarifi var.. haçlı seferleri..
ama sen daiş için anti emperyalist demiyorsun.. çünkü.. daiş.. Baas Ordusu ve yerel Suriye milisleri sürü değil halk olmanın, kadın olmanın, aydınlanmanın, dini tahakkümden kurtulmanın vs. vs. anti emperyalizm ile ilgili ilke ve formatın bu sefer değişiyor.. burjuva aydınlanmacısı gibi konuşuyorsun.. üstelik yalan söylüyor yada bilmeden atıyorsun.. baas rejiminin işkencelerini katliamlarını yok sayıyorsun.. daiş ile karşılaştırıp olumluyorsun.. tıpkı veba ile kanser karşılaştırması gibi..

en önemlisi.. ve emperyalizme karşı bağımsızlığın savaşını veriyorlar. sahi mi? veriyorlar da emperyalizmin hangisine karşılar., hangisi ile ilişkililer.. seni.. rusyanın emperyalizmi ilgilendirmiyor.. çeçenistan., osetya., kabartay-balkar., adige., azerbaycan(üstelik yarısı iran işgali altında) orta asya vs. ilgilendirmiyor.. ve Varın siz tekfirci, ortaçağdan kalma kafalar nasıl katledildi diye üzülün biz burda bir halkın kahramanca duruşunu görüyor ve boyun eğmemesini selamlıyoruz. aleyküm selam ama bu selamlarını suriyedeki kürtlere., dürzilere de anlat da sana bir selam çaksınlar..
gericilik-aydınlanma diyorsun ama iran ne bok oluyor.. Bölgede bu işbirlikçi koalisyonun karşısında ise ... İran, Irak'da çeşitli Şii gruplar ve Hizbullah duruyor bunlar sürü değil halk olmanın, kadın olmanın, aydınlanmanın, dini tahakkümden kurtulmanın temsilcileri mi?..
tutarsızsın.. kendi ilke ve formatlarında bile tutarlı değilsin.. terazin kafana ve keyfine göre tartıyor..

sürekli yineleyeceğim..

anti kapitalist olmadan anti emparyalist olunmaz.. işgale karşı olan her egemenlik ve altındaki toplum sadece anti sömürgecidir.. ama aynı zamanda işgalci olmadığı söylenemez..
zaten bir önemli sakat duruşta anti sömürgeciliği devlet üzerinden ele almanızdır..

suriye işgale karşı direniyormuş??.. doğru ama devleti adına direniyor.. toplum adına değil.. bu şuna benziyor.. osmanlı rus savaşında müslüman osmanlı işgali altındaki hıristiyan toplum osmanlı için savaşmıyorsa haindir.. aynı şekilde rusya işgali altındaki müslüman toplum da rusya için savaşmıyorsa haindir..
KRİTER NE?.. toplum mu? hayır.. aleni DEVLET..

velevki.. suriye ile t.c. arasında bir çatışma başladı.. t.c. arkasında abd var.. suriye arkasında rusya.. hangisi emperyalistlerle ilişkili yada değil ayıracaksın.. suriye antakyaya girdi.. kürtlerle birlikte suruç'a girdi.. ne yapacaksın.. yada ne diyeceksin.. işgalci suriyeye karşı bağımsızlık savaşı.. iyi de.. antakyada araplar var.. çok değil.. 75 sene kadar önce suriyeye bağlı idi.. suruç zaten kürtlerin yaşadığı topraklar..

yada tersi oldu.. t.c. suriyeye girdi.. ama kürtlerle anlaştı.. rojava bölgesini t.c. ile birleştirdi ve ortak bir devlet olma kararı aldı.. hatta buna güneyi ve batı kürdistanı(iran) da ekledi.. buna ne diyeceksin..

trakya bütün bir bölgedir ama ikiye yarılmıştır.. öyle olmasa yunanistan işgali altındakine batı trakya demezlerdi.. yunanistan yada t.c. anlaştı.. trakya ile ortak bir devlet kurma kararı aldı.. yani "öbür" trakyaya girdi.. ne diyeceksin..

aynı şekilde gürcü-laz halklarının yaşadığı ama müslüman olanlarının yaşadığı acara(rize-artvin-batum) için geçerlidir.. gürcistan yada t.c. bu anlamda acara toplumu ile anlaştı kalan bölüme girdi ne diyeceksin.. yada t.c. azerbaycan ile anlaştı., azerbaycanın kalan yarısı olan iran bölümüne girdi vs. vs.

her kesim kendi çıkarına göre işgalci-emperyalist ve anti emperyalist tanımı yapacak.. çünkü kriter devlet.. oysa tüm devletlerin meşruiyeti küresel egemenliklerin onayı ile tarif edilir.. bu tarifde toplumlar yoktur.. devletler yani hegomanya vardır..

bu kafa nasyonalist kafadır.. doğrular kendi devletine göre geçerlidir.. kendi doğruları ile ilgili kriterlerini karşısındakine uygulama tutarlığı yoktur..

bu anlamda boşuna tartışırız..

hizbullahı ve iran rejimini anti emperyalist cephe sayan ve hamileri emperyal rusyayı da bu tespit içine sokan kafa ile diğerlerinin kafası aynıdır sadece farklı emperyalist kampların maşalarıdır..

senin buradaki duruşundaki samimiyet noktasında bile şüpheliyim..
Rusya ile ilişkilere gelince.. Öncelikle Rusya küresel değil kıtasal bir güçtür. bunu belirtelim. Ayrıca ekonomik olarak emperyalist olacak kadar yani Abd ve batı sermayesi ile rekabet edecek, onların hegemonyasına karşı alternatif üretecek kadar sermaye birikimine, güce sahip değildir. Kaldıki Rus oligarşisinin bir çoğu böyle bir hedef gütmemekte.
kimsin sen.. avrasyacı mı?.. bu tespitleri yapanlar belli.. perinçek sosyal faşistleri ve eski gladyö artıkları..
dalga mı? geçiyorsun.. Rusya küresel değil kıtasal bir güçtür böyle bir tespit hangi komünist çizgide var.. yani.. rusya küresel güç değil derken küresel güç tanımının asıl tarifi olan kapitalist-emperyalist sistem dışında diyorsun..
saçmaların bir diğeri.. ekonomik olarak emperyalist olacak kadar yani Abd ve batı sermayesi ile rekabet edecek, .. kadar.. sermaye birikimine, güce sahip değildir .. bu çağda küresel kapitalizm dışında kapitalist bir devlet!!!!!

yetmiyor.. Kaldıki Rus oligarşisinin bir çoğu böyle bir hedef gütmemekte. Çoğu batı sermayesi ile bütünleşmek, batı sermayesi ile işbirliği geliştirmek istemekte bunları söylüyorsun..

kısaca.. boyan döküldü..
Abd'nin şu anda ve uzun yıllardır da hem Ortadoğuda ve son yıllarda artmış olmak üzere Kafkasyada, Orta Asya'da ve Doğu Asya'da işgal de olmak üzere çevrelemek, kuşatmak gibi yayılmacı bir politika geliştirdiğini görmüyor musunuz?
görüyoruz da.. sen şunu nasıl görmezden geliyorsun.. Peki siz Rusya'nın küresel çapta böylesine saldırgan ve yayılmacı bir politika izlediğini görüyor musunuz? bir de utanmadan soruyorsun.. gürcistan neden bombalandı.. ukraynada ne oluyor.. asya devletleri ne konumda.. çeçenistan işgal altında değil mi?..
dilin bile kendini teşhir ediyor.. Rusya'nın sahi.. rusya dediğin ne oluyor.. rusya kadar kendini izleme gereği duymuyorsun.. rusya kendine böyle demez.. BDT der..
yani.. bağımsız devletler topluluğu.. bizim gizli sosyal faşistimiz buna bile gerek duymadan rusya diyor.. senin rusya dediğin devlet.; kiev prensliği üzerinden başlayan
saldırgan ve yayılmacı bir politika ile çarlık rusyası oldu.. 1917 ekim sonrasında eksik ve zaaflı da olsa sovyet devletleri birliği oldu.. üstelik ayrılma hakkı kağıt üzerinde de olsa vardı.. ama şimdi öyle mi?.. BDT'ye dahil olmayan devletler., örneğin gürcistan ben istediğim gibi uluslararası ilişkilere girebilirim diyebiliyor mu? derse başına neler geliyor..

proleter sosyalist bu yazdıkların faşist avrasyacıların sosyal faşist sol kanadının görüşleridir.. hem de çok açık net bir ayrım ile böyledir.. bu anlamda bu saatten sonra.. bazı görüşlerinin samimiyetine de inanmıyorum..
ve bu anlamda seninle olan paylaşımlarım burada bitmiştir..
boşuna demedim.. sanal ortam net değildir.. zamanla netleşir.. seninle ilgili yaşanan da bu..
 
#26
tartışma ile ilgili son sözlerim

yaşamda bir duruş vardır.. yani tarafsındır.. taraf olduğun mevzide diğerleri ile her şeyde aynı olmayabilirsin ama net zeminlerde ortak duruşun vardır..

bu anlamda toplumsal mücadeleye bölgesel dar bakan biri yani ulusalcı-devletçi değilsen., küresel bakarsın ve bulunduğun alandaki duruşun küresel olarak da aynıdır..

demem o ki.. marksist yada marksizme eklenen leninist-troçkist veya leninist-maoist., anarşist(türevleri ile) vs. olabilirsin.. kısaca komünist olarak bu cephede taraf olursun..
küresel olarak da bu zeminler üzerinden yaklaşırsın..

türkiyede sol olarak bilinen kesimler bu anlamda ayrışmıştır..

1923 t.c. formatını bağımsız devlet olarak temel alan ve bunun üzerinden devlet ve sınırları üzerinden bir toplumsal devrimi savunanlar ve bölgede ve küresel alanda da aynı tarzda duruşa sahip olanlar ile var olan devletleri ve sınırları meşru görmeyen devletin tapulu topraklarını ve sınırlarını değil., topraklar üzerinde yaşayan toplulukları temel alan ve bu anlamda bir toplumsal devrimi savunanlar.. olarak ayrışmıştır.. ben bu ayrışmayı.; nasyonalist ve enternasyonalist olarak tanımlıyorum.. her iki kesimin/tarafın kendi içlerindeki farklar ayrıdır..

nasyonalistler.. yaşamdaki her olguya-olaya devlet üzerinden bakarlar.. bunu vatan olarak tanımlarlar.. sonradan iktidara gelecekleri bu vatan/devleti her koşulda tapulu toprak malı ve içindeki toplum malları ile bütün görüp sahiplenirler.. yani.. devletin bu mülkiyet hakkını savunurlar.. bu mülkiyet hakkına yönelik herşeye karşı pozisyon alırlar.. bu tapu(mülkiyet) sahibi devlet içinden kopmak isteyen bir toplum mu? var.. karşı çıkarlar ve düşman sayarlar.. devrim ve iktidar anlayışları ve hedefleri bu tapulu mülkiyyet ile sınırlıdır.. var olan tapuları parçalayarak oluşacak bir devrim ve iktidar anlayışına sahip değillerdir..

küresel olarak da böyle bakarlar.. var olan tapulu-mülkiyetleri/devletleri savunan kim olursa onlarla ilişkilenirler.. bu tapulu mülkiyeti "parçalayacağını" düşündüklerine karşı da düşman olurlar.. ister bir başka devlet olsun ister esaret altındaki bir toplum olsun fark etmez..

3 dünya teorisi.: küresel olarak dünyayı 3 ayrı cepheye ayırır.. 1. cephe başını abd'nin çektiği emperyalist blok 2. cephe bu blokun rakibi başını da artık emperyalist olmuş sscb.. 3. cephe de bu iki cephe dışında kalan bağımsızlar.. ve bunlara önderlik yapacak çin devleti..

aydınlık çevresinin sahiplendiği bu anlayış 1. emperyal cepheden çok sosyal emperyalist dedikleri 2. cepheyi tehlikeli ve baş düşman ilan etmişlerdi.. ve bu tespitlere göre politik süreçte pozisyon almışlardı..

sscb yıkıldı.. yerine rusya(bdt) geldi.. ama 3 dünya tezi değişmedi.. sadece baş düşman tespiti değişti.. sscb iken baş düşman ilan edilen rusya şimdi çin ile birlikte 1. cephe(abd) karşısında ilişkilenilecek cephe olarak tarif ediliyor.. bunlara da t.c. alanında avrasyacı deniliyor..

t.c. nezdinde.; devletin bütünlüğüne yönelik tehlike kürt isyanıdır.. bunu da 1. cephe(abd) bop olarak işletmektedir.. ırak ve suriyede yaşatılan budur aynısı t.c. içinde yaşatılacaktır.. bu anlamda bölgede suriye ve ırak eski rejim ve yapısına sahip çıkarken aynı şekilde t.c. alanında da devlete sahip çıkmak gerekir.. bu anlamda küresel kamplaşma olarak ortaya çıkan.. abd-batı ve rusya-çin taraflaşmasında rusya-çin tarafında pozisyon almak gerekir derler..

abd-batı kampının ve rusya-çin kampının yerel ittifakları tespitleri de gariptir.. bazen devlet bazen de toplum-dini cemaat olarak tarif ederler..

iran-şia(hizbullah-nuseyri baas) anti emperyalist çemberi ve sunni islam-abd emperyalist çemberi derler.. ama ırak abd işgaline destek olan kesim şia'dır direnen kesim sunnidir.. suriyede de sunni kesim hem abd ile ilişkili hem abd ile çatışmalıdır..

t.c. abd kampına dahildir ama gariptir abd., t.c.'yi suriye-ırak gibi parçalayacaktır.. bu anlamda t.c. içindeki güçlere göre pozisyon alır ve tarif yaparlar.. yani devletlerini ayrı tutarlar..

iş kürtlere geldiğinde tepitleri ortak ve nettir.. kürtler abd emperyalist kampa dahildir..
bu nasyonalistlerin ayrıldıkları nokta.; t.c. içindeki tespitlerindedir. bazıları aşırı anti kürtçü ve devletçi türkçü!! duruşlarından dolayı eski ergenekon(gladyö-natocuları) ve akp'yi bu günlerde desteklerken.. bazıları akp'yi bu konuda bölücü(işbirlikçi) görürler.. eski ergenekon konusunda da akp yanında olanları da bölücü(işbirlikçi) görürler..

bu ayrışma türksolu ve aydınlık arasında başladı yalçın küçük ile devam etti.. nedenleri bana göre osmanlıdan süregelen bir olgu..

burada tartıştığımız proleter sosyalist arkadaş.. nasyonalist olduğunu açık etti ama hangi kampına dahil olduğu noktasında açık etmedi.. bir varsayımda bulunmayı gerek görmüyorum.. çünkü son yazısını okudukça tüylerim ürperdi ve bu format ile paylaşacak hiç bir şeyim yoktur.. bu benim şahsi bir tercihim ve duruşumdur.. ama hal böyle diye bu arkadaş burada düşüncelerini forum formatı ve ilkeleri dahilinde sunamaz demek değildir.. bu sunuşa engel olacağım diye bir şey de yoktur.. sadece paylaşımlarımı kesiyorum..
 
#27
Ya iyi her şeyi emperyalizmi falan en iyi siz biliyorsunuz biz hiç bir şey bilmiyoruz. Rusya'yı Abd gibi bir emperyalist görmediğimiz için nasyonalist miyiz yani? Sosyalist solda bu konuda tartışmalar var kimisi Rusya ile Abd ve batıyı aynılıyor kimisi daha farklı bakıyor. Aynılamadık diye nasyonalist kampa dahil olduk yani? Tabii bu nasyonalist kamp ne dese tersini söyleme zorunluluğumuz var ya. Onlar Akp'yi eleştiriyor diye Akp'yi falanda eleştirmeyelim. Neyse madem böyle görülüyoruz daha fazla yazmaya gerek yok. Size iyi forumlar
 
Üst