SARIL NAMLUYA / TAYLAN PARTiZAN
Çok önceleri, Anadolumda güzelmiş herşey, önceleri dediğim asırlar devirir ardına! Misalki kurt kuzuya yanaşmazmış o vakit.. Yine koyunlar gibilermiş insanlar amma kesilip doğranmalarını istemezmiş Tanrıları, asırlar geçmiş, taa ki tilki kümese sızana dek sürmüş bu düzen, adını koyamadığın bir rejim işlermiş yani!..
Tanrı şeytanı yarattı derler ya kitaplarda; hani aşkına semahlar dönülen, tekbirler verilen, göğü delen taşlar dikilen Tanrı! Anlamamış insan; itin ürmediği çağda, nedendirki yarattı şeytanı, kümeste tavuk kalmadı, yaylada kuzu.. Tabi kitap derki; "Bilemezsin arkadaş, aklın sırrın ermez senin bu işe, Tanrı yapıyorsa vardır bir hikmet, şükür ha şükür.."
Bir süre dönegelmiş çark, insanoğlu hazmedebilmiş bu kadarını, taa ki çarkın dişlileri hançerlenip, etrafındakileri parçalayana dek.. İnsanoğlu ya; özenir, tapadurur her güce, hani şeytanda tapılmayacak gibi değil! Özenmiş şeytana, fabrikalar kurmuş, çitler çekmiş köylüklere, doldurmuş insancıkları içlerine, ağa olmuş, patron olmuş, paşa olmuş, şehirler kurmuş, silah bulup ordu kurmuş, yetmemiş kıyar olmuş insanlara.. Kıyımlarda, kıyılanlarda çoğalır olmuş Anadolumda!
Anadolum kükremiş evladına, yarattığım bana neler getirir böyle diye kızıp durmuş Tanrıya! Düşünedurmuş güngece, Munzurlardan akıp, Mercanlarda dolaşmış, Cudiler aşıp Zaplara ulaşmış, dönmüş dolanmış Dersim'de vurmuş kafasına; "Buldum!" demiş, "Yeni bir Tanrı daha, amma kitabı yok, kâbesi, taşı duvarı yok, ekseni Tanrı değil, ekseni aşk, adı sevda, adı bölüşme olağanca gücünle, adı buram buram kardeşlik olmalı, önce büyümeli, ırmak olup, dolup taşmalı, yıkmalı şu bentleri, şu çitleri kaldırmalı, insancıkları kurtarmalı!" demiş..
Nasıl kurulur güzel günler, nasıl yıkılır bentler, nasıl ırmak olup taşılır Anadolu? Yarattın Tanrıyı, gücü kudreti sınırsız eyledin, hadi bunada tamamda o da yarattı bir rezil, ardında kendi, önünde patron, ağa, paşa, biri köyde çalar çırpar, biri şehirde, diğerini hiç sorma, canından eder insancıkları, üçbeş pırpır taktımmıydı omzuna, o da olur bir Tanrı!
Anadolu köpürür durur, Munzur kadar öfkelidir, Fırat kadar bulanık.. Bulur ya çözümü, ilkin yediremez kendine, başka yollar düşünür, "Barış" der adına önce; konuşur patron ağayla amma ne çare, her açtığında ağzını, bombalar yağdırır paşa, her döndüğünde lafı güzele, insancıklar tükenir durur heryanda!..
Sonunda yedirir kendine, çalar düşmanın silahını, onlar aşı ekmeği çalmış, canı çareyi çalmış, kendi dümanın silahını çalmış çokmu? Çalar çalmasına ya, yine bir telaş alır başını; "Silahlar bugüne dek hep insanlığa doğruldu, ben nasıl doğrultayım!" demiş..
Fabrikalara, köylüklerde tarlalara gitmiş Anadolu, anlatmış vaziyeti, "silahı farklı doğrultacaksın" demiş herbirinden ötekine; "patronu ağayı paşayı vurmalı" demiş.. Yani kendi silahıyla vurmalı, silip süpürmeli bunları, sonrada gömmeli dünyanın tüm silahlarını yeryüzünde! Kimisi korkar olmuş; "Olurmu ki, Tanrı yarattı bunları, gücü sonsuzdur, nasıl başedelim biz!" Anadolu dediysede inandıramamış, kendi salmış korkuyu birkere insancıklara! Kimiside bezmişlikten, dayanamamış, güzel günleri, hakkı, emeği, ekmeği özler olmuş, Anadoludan duyduklarını heryana anlatır olmuş!
Günler geçer durur ya, patron, ağa, paşada duymuş, dinleyenin âdeta kabusu olmuş! Bunun üzerine Anadolu, nasıl düşürdüyse gökten Tanrıyı, üç elma düşürüvermiş insancıkların arasına; kıpkızıl üç elma insan olup karışmış insancıkların arasına! Hakkı, emeği, onuru ve kavgayı öğretmişler insancıklara! Birinin gözleri alabildiğine mavi, bilinci ve iradesi çelikten sert, İbrahim derlermiş, almış köylüyü ardına dağlar aşar olmuş! Birinin inancı sarsılmaz bir dağ parçası, umudu haykırır namlusu, fabrikaların sancağından teslimiyete küfür eden bir sel, Mahir derlermiş adına! Diğeri masumane bir atılgan şahan, geceler tutuşturur gündüzler yakar, okullarda slogan slogan haykırır, başı dik en önde güler bir yüz, hep ilk sırada, ilk düşen umut tohumuymuş Anadolumun bağrına, Taylan derlermiş adına!
Sıra sıra düşmüşler toprağın yüreğine, yanlarında beş bin namluya sarılan yürekler, ekin ekin düşmüşler, tohum eylemişler kendilerini Anadoluma! O günden bugüne, hala saldırır paşa, hala çalar köylüden ağa, hala emer patron fabrikaların kanını ve Anadolum hala düşünür durur kara kara! Bilir ya tek yolu budur "kıpkızıl üç elma" olmaktır kazanmanın adı amma korkuyu düşürmüştür birkere yüreklere, o günden beri tek yaptığı öpüp alnına koymaktır Kızıllaşanları!..
Heey Bre Anadolum! Bak, dinle hikayeni, korkuyu at artık yüreklerden, aradan çıkar gözyaşı dökenleri, sıklaştır insanlığın saflarını, sarıl namluya; "İnsanlığın Tanrıya sarıldığı gibi SARIL!.."
Yazan: Taylan Partizan
Çok önceleri, Anadolumda güzelmiş herşey, önceleri dediğim asırlar devirir ardına! Misalki kurt kuzuya yanaşmazmış o vakit.. Yine koyunlar gibilermiş insanlar amma kesilip doğranmalarını istemezmiş Tanrıları, asırlar geçmiş, taa ki tilki kümese sızana dek sürmüş bu düzen, adını koyamadığın bir rejim işlermiş yani!..
Tanrı şeytanı yarattı derler ya kitaplarda; hani aşkına semahlar dönülen, tekbirler verilen, göğü delen taşlar dikilen Tanrı! Anlamamış insan; itin ürmediği çağda, nedendirki yarattı şeytanı, kümeste tavuk kalmadı, yaylada kuzu.. Tabi kitap derki; "Bilemezsin arkadaş, aklın sırrın ermez senin bu işe, Tanrı yapıyorsa vardır bir hikmet, şükür ha şükür.."
Bir süre dönegelmiş çark, insanoğlu hazmedebilmiş bu kadarını, taa ki çarkın dişlileri hançerlenip, etrafındakileri parçalayana dek.. İnsanoğlu ya; özenir, tapadurur her güce, hani şeytanda tapılmayacak gibi değil! Özenmiş şeytana, fabrikalar kurmuş, çitler çekmiş köylüklere, doldurmuş insancıkları içlerine, ağa olmuş, patron olmuş, paşa olmuş, şehirler kurmuş, silah bulup ordu kurmuş, yetmemiş kıyar olmuş insanlara.. Kıyımlarda, kıyılanlarda çoğalır olmuş Anadolumda!
Anadolum kükremiş evladına, yarattığım bana neler getirir böyle diye kızıp durmuş Tanrıya! Düşünedurmuş güngece, Munzurlardan akıp, Mercanlarda dolaşmış, Cudiler aşıp Zaplara ulaşmış, dönmüş dolanmış Dersim'de vurmuş kafasına; "Buldum!" demiş, "Yeni bir Tanrı daha, amma kitabı yok, kâbesi, taşı duvarı yok, ekseni Tanrı değil, ekseni aşk, adı sevda, adı bölüşme olağanca gücünle, adı buram buram kardeşlik olmalı, önce büyümeli, ırmak olup, dolup taşmalı, yıkmalı şu bentleri, şu çitleri kaldırmalı, insancıkları kurtarmalı!" demiş..
Nasıl kurulur güzel günler, nasıl yıkılır bentler, nasıl ırmak olup taşılır Anadolu? Yarattın Tanrıyı, gücü kudreti sınırsız eyledin, hadi bunada tamamda o da yarattı bir rezil, ardında kendi, önünde patron, ağa, paşa, biri köyde çalar çırpar, biri şehirde, diğerini hiç sorma, canından eder insancıkları, üçbeş pırpır taktımmıydı omzuna, o da olur bir Tanrı!
Anadolu köpürür durur, Munzur kadar öfkelidir, Fırat kadar bulanık.. Bulur ya çözümü, ilkin yediremez kendine, başka yollar düşünür, "Barış" der adına önce; konuşur patron ağayla amma ne çare, her açtığında ağzını, bombalar yağdırır paşa, her döndüğünde lafı güzele, insancıklar tükenir durur heryanda!..
Sonunda yedirir kendine, çalar düşmanın silahını, onlar aşı ekmeği çalmış, canı çareyi çalmış, kendi dümanın silahını çalmış çokmu? Çalar çalmasına ya, yine bir telaş alır başını; "Silahlar bugüne dek hep insanlığa doğruldu, ben nasıl doğrultayım!" demiş..
Fabrikalara, köylüklerde tarlalara gitmiş Anadolu, anlatmış vaziyeti, "silahı farklı doğrultacaksın" demiş herbirinden ötekine; "patronu ağayı paşayı vurmalı" demiş.. Yani kendi silahıyla vurmalı, silip süpürmeli bunları, sonrada gömmeli dünyanın tüm silahlarını yeryüzünde! Kimisi korkar olmuş; "Olurmu ki, Tanrı yarattı bunları, gücü sonsuzdur, nasıl başedelim biz!" Anadolu dediysede inandıramamış, kendi salmış korkuyu birkere insancıklara! Kimiside bezmişlikten, dayanamamış, güzel günleri, hakkı, emeği, ekmeği özler olmuş, Anadoludan duyduklarını heryana anlatır olmuş!
Günler geçer durur ya, patron, ağa, paşada duymuş, dinleyenin âdeta kabusu olmuş! Bunun üzerine Anadolu, nasıl düşürdüyse gökten Tanrıyı, üç elma düşürüvermiş insancıkların arasına; kıpkızıl üç elma insan olup karışmış insancıkların arasına! Hakkı, emeği, onuru ve kavgayı öğretmişler insancıklara! Birinin gözleri alabildiğine mavi, bilinci ve iradesi çelikten sert, İbrahim derlermiş, almış köylüyü ardına dağlar aşar olmuş! Birinin inancı sarsılmaz bir dağ parçası, umudu haykırır namlusu, fabrikaların sancağından teslimiyete küfür eden bir sel, Mahir derlermiş adına! Diğeri masumane bir atılgan şahan, geceler tutuşturur gündüzler yakar, okullarda slogan slogan haykırır, başı dik en önde güler bir yüz, hep ilk sırada, ilk düşen umut tohumuymuş Anadolumun bağrına, Taylan derlermiş adına!
Sıra sıra düşmüşler toprağın yüreğine, yanlarında beş bin namluya sarılan yürekler, ekin ekin düşmüşler, tohum eylemişler kendilerini Anadoluma! O günden bugüne, hala saldırır paşa, hala çalar köylüden ağa, hala emer patron fabrikaların kanını ve Anadolum hala düşünür durur kara kara! Bilir ya tek yolu budur "kıpkızıl üç elma" olmaktır kazanmanın adı amma korkuyu düşürmüştür birkere yüreklere, o günden beri tek yaptığı öpüp alnına koymaktır Kızıllaşanları!..
Heey Bre Anadolum! Bak, dinle hikayeni, korkuyu at artık yüreklerden, aradan çıkar gözyaşı dökenleri, sıklaştır insanlığın saflarını, sarıl namluya; "İnsanlığın Tanrıya sarıldığı gibi SARIL!.."
Yazan: Taylan Partizan